After.Life (2009)

İyi kategorisine giremeyecek ama beni derinden etkileyen bir film After.Life. Aslında sadece sıradan bir korku-gerilim filmi. Çok fazla aksiyon ya da kan yok, herhangi bir gerilim de yok açıkçası. Bizi sonuna kadar devam ettirmeyi başaran tek şey merak.

After Life, yönetmen Agnieszka Wojtowicz-Vosloo'nun uzun metrajlı ilk filmi. Konu aslında spoiler vermeden nasıl anlatılır bilmiyorum. Sonunu açık etmemeye çalışarak özetlemek gerekirse, Anna'nın (Christina Ricci) bir trafik kazası geçirmesi ve kendini Eliot (Liam Neeson) tarafından cenazeye hazırlanırken bulması. Anna ölü olduğunu kabul etmiyor, Eliot ise kendisinin ölülerle iletişim kurabildiğini söyleyerek onu ikna etmeye çalışıyor. Zaten bu kısım en fazla merakımızı uyandıran nokta. Anna ölü mü, değil mi? Hikaye daha güzel anlatılıp bir takım gereksiz mantık hataları yapılmasaymış aslında çok iyi bir film olabilirmiş. Fakat korku gerilim türüne girmek için o kadar çok çabalanmış ki bir takım ucuz numaralarla asıl anlatılmak istenen kısım atlanmış.
BU PARAGRAF SPOILER İÇERİYOR, UYARILDIN. Beni en çok etkileyen kısım Eliot'ın aslında bir bakıma haklı olmasıydı. Etrafımızda ben de dahil 'öylesine' yaşayan bir sürü insan var ki... Bunların ölmesi tabii ki gerekmiyor, her canlının yaşama hakkı var. Yine de kendimi sorgulamadan edemedim. Çoğumuzun boşuna hava solumaktan başka ne işlevi var dünyada? Hayatta amacını kaybetmiş ve elindekilerle mutlu olmayan, olamayan insanlara gerçekten 'yaşıyor' diyebilir miyiz? Yaşamayı seven ve hayatta kalmak için çırpınan insanlar ölürken böyle her şeyden vazgeçmiş kişilerin hala aramızda dolaşıyor olması gerçekten adil mi? Nefes alıyor olmamız ölü olmadığımız anlamına mı geliyor?

Keşke gerilim yaratmaya çalışmaktan vazgeçilip bu düşüncelere daha fazla odaklanılsaydı. Zaten ölü odasının (bu tip yerlere ne denir bilmiyorum) kasveti ve Liam Neeson'ın kendisi gayet iyi bir karanlık atmosfer yaratmış, daha fazlasına gerek olmadığını düşünüyorum. Liam Neeson demişken, yine oyunculuğunu konuşturup iyi mi kötü mü olduğunu film bitene anlayamadığımız bir karakter portrelemiş. Christina Ricci her zamanki gibi bu tarz karamsar filmlere cuk oturmuş. Film çoğunlukla sadece ikisinin bir odada çekilen sahnelerinden oluşuyor ama özellikle Liam Neeson her göründüğü sahneyi izlemesi büyük bir keyfe dönüştürüyor, tekdüzeliğe düşmüyor.
Ölüm, hayat ve ikisi arasında kalmak temalarından hoşlanıyorsanız, Christina Ricci hayranıysanız, Liam Neeson oyunculuğuna doyamıyorsanız bu filmi tavsiye ederim. Ama gerçekten korkutan ya da heyecanlandıran bir şey arıyorsanız, kan gövdeyi götürsün istiyor, gotik ve durgun sahneler sevmiyorsanız bu filmi geçin derim. Çok iyi bir film olduğunu söyleyemesem de kendinizden bir şeyler bulursanız etkisinden uzun süre çıkamayacağınız kesin.


Puanlamadan olmaz!
Konsept: 8
Hikaye: 5
Anlatım: 6
Karakterler: 6
Görsellik: 7

Genel: 6.56

Yorumlar