Snow White and the Huntsman (2012)

Fragmanını gördüğümden beri merakla beklediğim bir filmdi Snow White and the Huntsman. Malum, son günlerde çocukluğumuzun masallarının 'yetişkin' versiyonlarını (yoksa ergen mi demeliyim) sinemaya uyarlama trendi patlamış bulunuyor. Yapımcılar da altın yumurtlayan tavuğu çok iyi besliyorlar, ünlü oyuncular seçip en iyi görsel efektleri önümüze koyuyorlar. Peki bundan ötesine gidebiliyorlar mı? Hayır.

İlk olarak, başı belada prenses ve onu kurtarmaya çalışan beyaz atlı prens klişesini değiştirdikleri için çok memnun oldum. Zaten filmin adı üzerinde Snow White and The Huntsman; yani orjinal hikayede çok küçük bir rolü olan Avcı bu sefer ana karakterlerden biri haline geliyor. Aynı şekilde Yedi Cücelerin de rolü bayağı kısaltılmış. Muhtemelen en büyük sürpriz de en çok öne çıkan karakterin ne Pamuk Prenses ne de Avcı olması, filmin isminde belirtilenin aksine. Olaylar tamamen Ravenna'nın etrafında dönüyor, onunla başlayıp onunla bitiyor. Kötü karaktere odaklanılması, filmin karanlık havasına yardımcı olacağı düşüncesinden doğan bir fikir zannediyorum. Ki zaten istediklerini elde edip, o gotik-fanstastik havayı iyi yakalamışlar. Ama bunu sadece efektler ve dekor ile elde etmiş olmaları da bir başka epic fail.
Karlı sahneleri ve Karanlık Orman bölümlerini özellikle sevdim, görüntü yönetmeni gerçekten mükemmel bir iş başarmış. Ortaçağdan el değmemiş bir manzara tadı veren set dizaynı, fantasy kostümlerinin modern yorumları ve tuhaf ayna ile gözlerimiz ayrıntılara takılmadan edemedi. Belli ki tam donanımlı bir ekiple çalışılmış ve yaratıcılığın sınırları zorlanmış -üstelik bunun yeni bir film değil de sadece yeni bir 'versiyon' olduğunu, yaratıcılığın da bir sınırı olması gerektiğini düşünürsek. Bir de Charlize Theron'un şahane kostümlerinden bahsetmek istiyorum ki kendilerini ne kadar övsem azdır. Filmin kostüm tasarımcısı Colleen Atwood, Tim Burton'ın çoğu filmlerinde ve Bir Geyşa'nın Anıları, Talihsiz Serüvenler Dizisi, Chicago gibi efsane filmlerde çalışıp, 3 Oscar ile 3 Bafta kazanmış pek yetekli bir teyzemiz. İçinde hareket etmesinin zor olduğu her halinde belli olan kıyafetleri hiç çaktırmadan çok iyi taşıyan Charlize'i bir daha tebrik ettim. 
Kristen Stewart'ın performansı da bir başka merak ettiğim unsurdu açıkçası. Kızcağınızın gereksiz yere hakkının yendiğini ve fazlaca nefret gördüğünü düşündüm hep. Bella Swan gibi bir karakter ile ünlü olması fena bir talihsizlik, evet. Ama gerçekten de bir şeyler eksik bu kızda, oyunculuk yeteneği gibi. Yine de artık Twilight'ta oynamadığının farkında, bir kaç mimik yapmayı ve nadiren de olsa ağzını kapatmayı öğrenmiş ki bu da bir gelişmedir diye düşünüyorum. Açıkçası Hollywood'da ondan kötü oynayıp Oscar'a binlerce kez aday olmuş oyuncular çok (bkz: Leonardo DiCaprio). Ayrıca herkesin Pamuk Prenses'i oynayan kişinin Charlize Theron'dan daha güzel olması gerektiğini umut etmesi tabii ki normal fakat bu Kristen'in çirkin olduğu anlamına da gelmiyor bence. O yalnızca bu filmin hitap ettiği kitleye göre seçilmiş ünlü bir kişilik. Snow White için en doğru seçim mi? Değil işte. Bir sürü baby face, masum güzelliğiyle nam salmış genç oyuncu var Amerika'nın bağrından çıkıp gelen, birinin saçını siyaha boyayamadınız mı? Buna rağmen Kristen ne berbattı ne harikaydı, tıpkı diğer oyuncular gibi.
Herkes Charlize Theron için şöyle olağanüstü böyle şahane diyor ama bu filmde çok yapay bir oyunculuk sergilediğini düşünüyorum ben. Çoğu sahneyi gereksiz yere dramatize etmeler, abartılı performanslar, yavaş ve heceleyerek konuşmalar falan (bizim Sülüman gibi)... Villain oynuyor diye biraz fazla kaptırmış sanki kendini, "ben o kadar kötüyüm ki öyle böyle değil!" diyor her sahnede. Ama cidden karizmatik ve seksi bir hatun, orası kesin. Hiç konuşmasaymış çok daha inandırıcı bir Revanna ortaya çıkarırmış ki zaten kendisinden en korktuğumuz zamanlar sessizce gözlerini belerte belete baktığı sahneler oluyor.
Sevgili Thor'umuz, Chris Hemsworth yine her zamanki gibi tatlı-sert iri kıyım savaşçıyı oynuyor. Tek farkı bu sefer altın röfleli saçlarını dalgalandırmak yerine Severus Snape'i örnek alıyor ve temiz pak birinci kalite zırhı yerine basit fakir köylü giysisini giyiyor. Ha, bir de çekiç yerine balta sallıyor. Yoksa hep aynı barbarlık, aynı sempatiklik. Canım ya, seviyorum. Garip bir şekilde yanakları sıkılası.
127 dakikalık bir filme pek de kısa diyemeyeceğimiz halde her şey o kadar çabuk olup bitiyor ki! Burada zamanın ne kadar çabuk geçtiğinden bahsetmiyorum, yer yer sıkıcılık sınırlarını zorlayabiliyor ne de olsa. Fakat sanki zaman yetmemiş gibi olan bitenin açıklaması yapılmadan, karakterlerin ve aralarındaki ilişkilerin pek derinlemesine inilmeden hızla ilerliyor konu ve başladığı gibi de bitiyor. Halbuki ben Avcı ve Prensesin arkadaşlığının güçlenmesini, kızımızın iyi bir savaşçı olmak için çalışmasını, Ravenna ile düellosunun daha zorlu geçmesini görmeyi beklerdim. Uzun kaçış sahnelerinden sonra bir bakmışız hemen Avcı ile kanka olmuşlar, sonra hoop kız elmayı ısırmış, sonra hoop öpücük gerçekleşmiş, sonra hoop ayağa kalkmış ve ertesi gün orduyu toplayıp savaşa gitmiş. Ravenna'nın öldüğü sahne fena değildi ama kavanoz kapağını bile açamayacak potansiyelde bir çiroz nasıl oldu da Avcı'nın şöyle bir gösterdiği süper yetenek ve zamanlama gerektiren bir manevrayı becerebildi? Bir de fragmanlardan, zırhlı posterlerinden Prensesin böyle güçlü kuvvetli bir savaşçı olacağını umut etmiştim. Ama hayır, yine pek saf, temiz ve kırılgan bir çiçek ve onu korumaya çalışan yakışıklı iri kıyım adamlar klişesine dokunmamışlar bu filmde de. Ne varsa yoksa Ravenna yapıyor ki süper zekasına ve güçlü kişiliğine (hasta ruhuna demek daha doğru olurdu aslında) saygı duymadan edemiyoruz. Kendisi her büyü yaptığında bir bedel ödemek zorunda ve tıpkı Stardust'taki Lamia gibi güzelliğinden fedakarlık etmeden istediğini elde etmesi mümkün değil. Tüm güzel kadınların gençliğini çalarak kırışıklıklarını yok etmeye çalışması da bana Elizabeth Bathory'i hatırlatıyor hafiften. Kadınların her çağda güzellikle kafayı bozduğu gerçeği yine yüzümüze çarpılmış, "no amount of make up can mask an ugly heart" klişeleri gözümüze sokulmuş, "biraz relax olun hanımlar, önemli olan iç güzelliği" mesajları verilmiş habire. Ne idüğü belirsiz bir kadınla sadece güzel diye bir günde evlenen kral ve bir kere sokağa çıktığımızda yüzlercesiyle karşılaşacağımız benzer çoğunluk böyle demiyor ama! Toplumun dayattığı güzellik kavramı olmasa anoreksiya diye bir şey olmazdı bir kere. Neyse Snow White'tan girip feminizmden çıkmak istemediğim için konuyu kapatıyorum.

Ticari amaçlarla çekildiği her halinden belli, sırf görselliği için bile izlenilesi, oyunculuklardan ve deliklerle dolu hikayeden pek bir şey beklenilmemesi gereken bir film. Fragmanı 2 saatlik versiyonundan çok daha başarılı olduğu için zamana pek kıymet verip her şeyiyle kaliteli ve etkileyici bir şeyler izlemek isteyenlere pek tavsiye etmem. Ha ayrıca yeter, şu Kristen Stewart'a yüklenmeyin artık!

Puanlamadan olmaz!

Konsept: 8
Hikaye: 6
Anlatım: 5
Karakterler: 5
Görsellik: 8

Genel: 6.37

Yorumlar