The Moth Diaries (2011)

Yani gerçekten, bu vampir filmlerinden kaçmamız imkansız galiba. Özellikle posterinde kan, diş ve süper seksi solgun insanlar bulundurmayanları seçiyorum üstelik. Neyse ki bu sefer hiçbir özelliği bulunmayan sıkıcı ölümlü kıza aşık olan vampir hikayesi değil karşımızdaki. Tamam, lise teması hala yerinde duruyor ama ne yaparsın...

Esas kızımız Rebecca, babası intihar ettiğinden beri bir takım sorunlar yaşıyor ve Lucy ile arkadaşlığı sayesinde bunların üstesinden gelmeyi başarabiliyor. Tabii Ernessa gelip rahatını bozana kadar. Şimdi burada Rebecca'nın zaman zaman takıntılı tavırları yüzünden haksız olduğunu düşündüğüm gibi kimi zaman da halini anlamadan edemedim. Biz kadınlar (aslında cinsiyet farketmeden tüm insanlık) hep biraz egomuza düşkün olmuşuzdur. Bu da kıymet verdiğimiz insanlar için posesif davranmaya da itiyor. Çocuk çocuk hareketler, kıskançlıklar falan... En sevdiğin kankanın bir başkasıyla görüşmeyi tercih etmesi ve seni eskisi kadar umursamamasının ne kadar üzücü bir durum olabileceğini biliyorum. Kendini çok da anlaşamadığın ya da hoşlanmadığın bir insanla vakit geçirmeye zorlamanın nasıl can sıkıcı bir his olduğunu da biliyorum, sırf arkadaşın illa ki onu da yanında istiyor diye. Ama aynı zamanda 'kankasının kıskançlığı yüzünden arkadaşının senle görüşmemeye başlaması'nı da tecrübe ettim. İşte bu noktada Rebecca'ya hak verme ve vermeme konusunda bir ikilem yaşadım. Sonu böyle eksik bitmiyor olsaydı objektif bir karara varabilecektim belki de. 
 
Sinir bozucu konuyu bir kenara bırakıp Lily Cole faktörüne geliyorum. Modayla ilgilenenler biliyordur, kendisi bir model orjinalinde. Ama o dergi kapaklarındaki Mart ile Nisan sayısını karıştıracak kadar birbirine benzeyen Barbie bebek suratına sahip über seksi modeller gibi değil Lily. İnsanların ona creepy/ürkütücü demeleri her alışık olmadıkları şeye bok atmalarından dolayı biraz da. Farklı bir güzelliği var çünkü. Evet, ben o küçük ağza ve kocaman şehla gözlere güzelden başka bir sıfat bulamıyorum. Imaginarium of Doctor Parnassus ile başlamıştı kendisinin oyunculuk tecrübesi. Her ne kadar sırf güzel ve popüler oldukları için yeteneksiz insanların oyunculuk yapmasına karşı olsam da Lily öyle değil, gerçekten bazı filmlere cuk oturan bir duruşu var. Ne övdüm be! Ama yine de kızların yanında fazla uzun duruyordu, orjinalinde manken olduğu her sahnede kendini belli ediyordu ve saçı kızıldan siyaha dönüp durdu hep. Bunlar da onun hatası değil gerçi.

Moth Diaries'in tek estetik unsuru Lily Cole değil tabii. Her ne kadar bir gençlik komedisi gibi başlasa da supernatural olaylar eklenince alttan alttan korku filmine dönüşmeye başlıyor. Aslında korkutmayı amaçladığından emin de değilim, daha çok gotik ve depresif havası olan bir filme dönüşüyor demek daha doğru olur. Bazı sahneler gerçekten sanat eseri gibi. Mekanın, flashbacklerin ve halüsinasyonlu sahnelerin yardımıyla gözlerimize gotik bir ziyafet sunuluyor zaman zaman.
Bu paragrafta biraz da sonundan bahsedeceğim, filmi izlememiş olanlar atlasınlar. Son diyebilirsek tabii ona. Marina and the Diamonds şarkısının başlayıp kapanışa geldiğimizin sinyalini veren uzaklara bakışlı araba sahnesinde, filmin bittiğine inanmak istemedim, müziğin birazdan azalıp filmin devam edeceğini, soruları cevaplayacağını düşündüm -daha doğrusu umdum. Ama öylece bitiverdi. Aslında bu, belirsiz sonlara has kızgınlık hissi değil çünkü sonu pek de ucu açık sayılmaz. Ben daha çok Ernessa'nın vampir olduğına inanmak istemeyip sonunda bir twist beklediğim için bu kadar hayalkırıklığına uğradım belki de. Ernessa aslında Rebecca'nın bölünmüş kişiliği çıksaydı daha mutlu olacaktım mesela. Çünkü hakikaten çok benziyorlar, görünüşlerinden tut geçmişlerine, psikolojilerine, günlük tutma alışkanlıklarına kadar... "Ana karakter şizofrenmiş" tarzı sonlar artık baymasına rağmen kesinlikle gerçekten vampir olmasından daha az sıkıcı bir son olurdu. Ernessa Rebecca'nın ölmesini istiyor olsaydı bunu diğerlerine kolayca yaptığı gibi yapardı zaten, seçimi ona bırakmazdı. Ayrıca çok bariz mesajlar ve göndermeler vardı bu ikisinin arasındaki bağlantı hakkında. Ernessa'nın güveye dönüşmesi ile Rebecca'nın babasıyla son anısında güve görmeleri, Rebecca'nın regl kanaması sırasında Lucie ile Ernessa'nın seks-kan içme sahnesine denk gelmemiz, intihara meyilli olduğu her halinden belli olan Rebecca'ya devamlı bir jilet verilmesi... gibileri aklıma ilk gelenler.
Moth Diaries, Twilight vampirlerinden farklı bir şey arayanlar için iyi bir alternatif olabilir. Kimilerine ise sadece zaman kaybı gibi gelmesi çok normal. Yine de sırf kan yağmuru sahnesi için bile izlenilir!

Puanlamadan olmaz!
Konsept: 6
Hikaye: 4
Anlatım: 6
Karakterler: 4
Görsellik: 7

Genel: 5.42

Yorumlar

  1. Filmi yeni izledim, aynen katılıyorum size, bende sonunda aslında kızın şizofren çıkacağını bekleyerek izledim ama işte böyle bir son. Şahsen ernessanın ölmesindende memnun kalmadım, amacı her ne idiyse ulaşabilseydide bizde görseydik keşke, böyle ne istediğini bilemeden bitti felan neden bukadar kısaydıki bu film anlamadım :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Demek bu memnuniyetsizliklerimde yalnız değilim. Cidden eksik bir şeyler bu filmde, herkes farkediyor. Halbuki kurtarılabilir, aslında düzgün bir film ortaya çıkarılabilirmiş...

      Sil

Yorum Gönder