Güzel Kıyamet Sahneleri

Bu post için 943129 başlık değiştirdim sanırım. 5 tanecik filmi kategorileyip ortak noktasını bulamadım yani. Aslında fikir tabii ki ben 21 Aralık'ta "hazır kıyamet kopmayacakken bari güzel kıyamet filmleri izleyeyim de moda gireyim" derken oluştu. Yıkılan gökdelenler, kayan kıtalar, su altında kalan Manhattanlar, kaos ortamları çekti canım. Güne özel olarak bu beşini izledim sonuçta -daha önce izleyip unuttuğum filmler. Ne "apocalyptic movies" gibisinden havalı başlıklar atabiliyorum, ne "afet filmleri" kategorisine giriyorlar (War of the Worlds uzaylı filmi), ne tam anlamıyla "insanlığın sonunun geldiği filmler" deyip piyasadaki yüzlerce virüslü mirüslü zombi filmini de göz önünde bulundurmuş taklidi yapabiliyorum. Kısaca güzel kaos ortamları, kıyamet sahneleri, bol özel efekt var bu filmlerde. Budur olay. Dünyanın çivisi çıkmış, bir şey olsa da yok olsak dediğiniz misantropik zamanlarınızda açın izleyin. Zira bir dahaki Marduk gelişini biz görmeyeceğiz.



Tabii ki 2012 ile başlamam gerekirdi. Hiç bu kadar efektli mefektli uçarlı kaçarlı kıyamet/afet sahneleri izlememiştim çünkü. Kutuplar yer değiştiriyordu yani daha ne olsun öeeh! İkinci bir Nuh Tufanı olayını bırak, bildiğin dünya Big Bang sonrası haline döndü bu yapımcı arkadaşlara göre. Tabii bu tamamen ticari bir film olduğu için 21 Aralık'ta yaşanacakları öngördüğü falan yoktu. Tamamen kıçından sallayıp bilimsel gerçekleri bile çiğnemişler -ki bunu benim gibi bilim ilgisini çektiği halde hiç mi hiç kafası basmayan biri söylüyorsa bayağı bir abartmışlar demektir. Peki benim şikayetim var mı? Hayır. Zaten biz o abartı sahneleri görmek için izliyoruz 2012'yi, sanatsal bir mastırpiys beklemiyoruz. Hollywood 21 Aralık'ın ekmeğini yesin amaç.
Bir kere benim en sevdiğim Hollywood oyuncularından John Cusack var filmde. Bu yüzden bile beğenmemem imkansızdı fakat gerçekten herkesin bu filmi neden bu kadar yerin dibine soktuğunu anlamış değilim. Die Hard gibi bir Amerikan klişeleri serisi imdb'de 7-8 küsür puan alabiliyorsa bu filmin de en azından 6.5 falan alması gerekirdi. Eksiği yok fazlası var çünkü. Efektler müthiş demiş miydim? Efektlerin kalitesi filmden alınan zevk, sürükleyicilik ve heyecanlılıkla doğru orantılı oluyor çünkü.

Her zamanki gibi boşanmış bir aile, çocuklarına karşı ilgisiz ama her nasılsa çok fedakar bir baba var ve arabalar, ağaçlar, binalar uçarken kahramanlarımızı tesadüf eseri ıskalıyor hep. Şansa bak yani. Kötülerin hepsi de ölüyor, cezasını buluyor (?) ama arada acıklı sahnelerle seyirciye duygu sömürüsü yapılmasa olmuyor. O değil de Sasha gibi Rus aksanına kurban olduğum taş pilotumuz ölmeseydi de o projenin başındaki her etik kaygıya çomak sokan tip ölseydi. Gerçi ona ne kadar gıcık olduğumuzu düşünürsek kendisi John abimizden sonra en iyi oyunculuk sergileyen, en güzel Amerikan sarkazmını sergileyen kişiydi; o bakımdan sonuna kadar hayatta kalması tam anlamıyla zaman kaybı sayılmaz. Hem neyse ki kanımın çok ısındığı o şirin Budist rahip oğlanımız da yaşadı. Ooh spoilerlar gırla, arkamdan küfür etmeseniz bari. O değil de annemizin bol siyah sürmeli makyajı nasıl hiç akmadı o kadar ağlamaya, sıcağa ve soğuk terlere rağmen?

Puanım: 7

Efektler müthiş demiş miydim?


KNOWING

Beni hayatla ilgili felsefik sorgulamalar yapmaya iten bir filmdi bu, mesela Nicholas Cage'in berbat oyunculuğuna rağmen nasıl bu kadar ünlü olduğu gibi... Muhtemelen şu 5 film içinde en zayıf halka olmasının en büyük nedeni de bu. Yoksa çok güzel başladı; o uçak kazası sahnesinde ayva tüylerimin bile havaya dikildiğini farkedebildim. En sonda öeeeh çektiren ve mükemmel bir mesaj veren sahne de var. Gerisini at çöpe.
Aslında konuyu bir oturtabilseler çok daha eli yüzü düzgün bir film olacakmış. Gel gör ki, en başta bizi bir kahinle tanıştırıyorlar ve onun gizemli mesajlarını çözmeye çalışıyoruz, dünyayı felaketlerden korumaya çalışıyoruz (beceremiyoruz ama o başka). Sonra kahini siktir ettiriyorlar ve uzaylılar işin içine giriyor. Bizim vaktimizi 1 saat bounca boşuna harcadılar yani. Sonra da aniden dünyanın sonu temasını sokuyorlar -bir film için bile fazlasıyla ani.

Etkilendiğim kısımlara gelirsek, kaos sahneleri gerçekten iyi kotarılmış, ana karakterlerin duygusuzluğuna ve bize hiçbir şey hissetirememelerinin aksine. Üstelik Rose Byrne gibi baygın bakışlarını pek sevdiğim bir oyuncu bile harcanmış. Nicholas Cage ile oynamanın laneti sanırım, bulaşıyor.

Puanım: 4


THE DAY AFTER TOMORROW

Devasa gökdelenlerin yıkılarak ve yanarak dünyanın istese bizi bir çırpıda yalayıp yutacağı mesajını sevdiğimi (tamam, "etkilendiğimi" diyeyim de anti-humanist çağrışımlar yapmasın [parantez içi edit: misantropimle barıştım, istediği gibi çağrışım yapsın umrumda değil]) bana ilk defa farkettiren yapım, ilk göz ağrım. Canım sıkılıyorsa ya Stardust izlerim ya da bunu işte. Küresel ısınmaya duyarlılığı arttıralım diye iki günde nasıl abartılı fantastikler sıralamışlar art arda, kimse inanmıyor kusura bakmayın. Gerçi o efektleri izlerken ben inanıyorum gerçekten ya.
Tabii ki yine, sorumsuz mu sorumsuz bir babamız var, oğluyla ilgilenecek zaman bulamayan ama onun için her şeyi yapmaya hazır (sadece ölüm kalım meselesinde çıkar babalıkları). Jake Gyllenhaal, Donnie Darko'nun depresif ergenliğinden çıkmış, muhtemelen kariyerinin en taze ve taş zamanlarını yaşıyor, tam yanaktan makas alacakken arada ekran engelini hatırlatıyor bize. Sonra masumiyet abidesi sevimli bir kızımız var, esas oğlanımızı 2 kez kendini ölüme attırmaktan başka bir işe yaramayan. Benim en sevdiğim karakterler hiç şüphesiz pek sempatik evsiz abimiz ve köpeğiydi. Tabii ki filmi tekrar tekrar izlememizin nedeni bunlar değil; o efektler varken konuşmalara, karakter derinliğne dikkat eden kim? Tıpkı 2012 filminde olduğu gibi tabii.

2012 ile olan benzerlikleri ise elbette gözden kaçacak gibi değil, zira ikisini de Roland Emmerich yönetmiş. Bu film her zaman göz bebeğim olarak kalacak tabii ama benim gibi abartılı felaket filmlerinden hoşlananlar için kesinlikle vazgeçilmez bir yönetmen. Sırf bu yüzden daha eski filmi olan Independence Day'i izlemeyi düşünmüyorum değil, uzaylı filmler ilgimi çekmese de... 

Puanım: 8



Bu kadar klişe Hollywood filmlerinin içinde sıkıcı bir sanat filmi ne arıyor dedirtse de koymadan edemedim. Aslında burada daha ayrıntılı bahsetmiştim kendisinden ve evet, bana göre kesinlikle sıkıcı değil. Özellikle dünyaya çarpmasından korkulan gezegenin işlendiği ikinci kısım. Charlotte Gainsbourg'un burada müthiş bir oyunculuğu var. Tüm o yerin içine gömülen Özgürlük Heykelleri gibisinden atraksiyonlar olmadan, sakin ve yalın bir şekilde o paniği ve çaresizliği çok güzel hissettiriyor bize. Gerçi gözümü kırpmadan, zevk ala ala izlediğim şey o efektler ve ölümler (bu postu yazarken akıl sağlığımdan şüphe etmeye başladım azıcık). Yine de Melancholia'da işlenen içimizdeki kaos çok daha etkileyiciydi, bunu da itiraf etmek lazım. 


WAR OF THE WORLDS 

İşte bütün postun kategorizasyonunu öldüren film! Diğer hepsi afet filmleriyken "uzaylı terörü" teması ne arıyor burada değil mi? Belki de daha doğayla iç içe bir film olduğu için? Global çaplı ölümler gerçekleşip medeniyetlerin kökünü kuruttuğu için? Bilemiyorum. Ama diğer filmleri izleyenler demek istediğimi anlayabilir, yine o aynı hava çünkü.
Yine, YİNE sorumsuz bir babamız var ki bu seferki öyle böyle değil; kızının fıstığa alerjisi olduğunu bilmiyor falan. Artık bu baba figürünü görmezsem filmin temasını yanlış anladığımdan şüpheleniyorum zaten. Sonra da çocukları için adam öldürmekten çekinmiyor falan. Bu konuda sanırım bir 2012'den farkı açık açık bu olsa gerek. Tom Cruise, John Cusack gibi bir süper kahramanı oynamıyor. Bildiğin yaşamak için elinden geleni yapacak, hayatta kalma mücadelesiyle ahlak değerlerini hiçe sayacak bir adam. Bu yüzden de -bir Hollywood filmine göre- oldukça gerçekçi. Dakota Fanning gibi bir çocuk dahiyi yanında bulundurmasıyla da oyunculuk almış başını gidiyor. Tabii sanırım "ama veledin çığlıkları çok sinir bozucuydu" söylemine katılmak zorunda kalabilirim. Yönetmenin hatası diyelim, I am Sam'de harika oynayan War of the Worlds'te hata yapmaz, çocuk olsa da.

Gösterime girdiği 2005 yılında izlediğim için konuyu biliyordum, bu yüzden H.G. Wells'in kült romanından uyarlandığını sonradan öğrendiğimde okumak için kasmadım. Kitap için çizilmiş illüstrasyonlara bakılırsa sadık kalmışlar. Yine de "kitap filmden çok daha farklı, çok daha güzel" diyen çıkarsa okumayı düşünmem de değil.
Güncelleme: Kimse demedi ama yine de okudum, hatta şurada yazdım. Alakası yokmuş peh. Ama yine de film kötü anlamına gelmiyor bu.

Puanım: 7.5


LO IMPOSIBLE

2004 Endonezya depreminden sonra tsunami vurmuş Tayland'da kalan bir aile anlatılıyor filmde. Dünya yok olmuyor, medeniyetler yıkılmıyor ama bu insanların mücadelesi yukarıdaki filmlerin hepsinden çok daha etkileyici. Hatta şurada -yine- uzun uzun ne kadar etkileyici olduğundan bahsetmiş, bol bol övmüştüm. Konsepti listeye uymasına rağmen gerçekçilik bakımından hepsine fark atabilir çünkü filmin amacı bizlere görsel efekt sunmak değil böyle bir felakete maruz kalan insanların nelerle karşı karşıya kaldıklarını anlatmak. Melancholia gibi durgun bir sanat filmi olmasa da baş kahramanın hep paçayı kurtardığı bir dizi yıkılmalı kaçmalı uçmalı efekt klişesi yok. Gerçek bir öyküden uyarlanmış, gerçekçi anlatılmış bir film olunca en sade haliyle bile etkilenmemek mümkün değil. Bak hatırladım yine tüylerim diken diken oldu ay ay.



NOAH

2012'nin 2012 için bizzat ilham aldığı gemili tufanlı hikayeyi bir de orjinalinden çekseler diyorduk, nihayetinde çok da beklemedik. Tabii ki çoğu kişinin sızlandığı gibi kutsal kitaplardan birebir uyarlamayıp yorum katmışlar. Aronofsky'nin en beğenilmeyen, benimse en beğendiğim filmi. Misantropi bol, efektler kaliteli, felaketler dramatik, insanlığın sonlanması gayet tatmin edici. Kötü film olarak etiketlenmeyi haketmiyor, hele hele Black Swan gibi vasat bir yapımı abarta abarta bitiremedikleri düşünülürse. Noah'yı  şurada uzun uzun yazmıştım. Yani film bu listeyi oluşturduktan 2 yıl sonra gösterime girdiği ve ben bu postu 2015'te güncellediğim için teknik olarak "yazacağım" demem lazım ama neyse.


~~

Konsepte en uygun favorim: 2012. Daha çok beğendiğim filmler var mı? Var, mesela Lo Imposible. Fakat kıyamet filmi denince aklıma tüm medeniyetin ve insanlığın bir çırpıda yerle bir oluşuyla 2012 gelir. Öyle olmaya çalışsa da pek felsefik ve derin bir film olamamasına rağmen yine de sinir yıpratma katsayısı yüksektir. Ha, canım bol maceralı ve heyecanlı kıyamet sahneleri çekerse kolay izlenebilirliği açısından listenin yıldızı olarak hemen açacığım film hiç şüphesiz: Yarından Sonra.

Yorumlar

  1. yarından sonra filmi candır can ;)

    YanıtlaSil
  2. Ben az önce buraya upuzun bi yorum yapmıştım bi şekilde sekmeyi kapatabildim az ağlıyım bi dakka.
    Bu nasıl bi salaklıktır :'''('('('((

    Neyse toparlama bi yorum bırakıcam olduğu kadar :'(

    2012yi sinemada izlemiş ve efektlerine ölüp bitmiştim. Puanı düşük olduğunu bilmiyodum da bu filmden heycan ve efekt dışında ne bekleniyodu ki zaten? Bunların dışında klişenin dibiydi tabi. Sen dünyanın sonunda 4 kişi kal ve birisi uçak kullanmayı biliyo olsun!!

    Nikılıs sevmeyenler bu ara çok fazla çıkıyo karşıma :B Ben severim kendisini. Ama filmin sonunu hiç sevmemiştim. Sen o kadar kehanet kehanet de, sonra saçma sapan uzaylılar çıksın çocukları ademle havva konumuna getirsin. Olmadı. Uçak sahnesi mikemmeldi ama.

    the day after tomorrowu da sarar sarar izlerim. En çok filmdeki babanın özgürlük heykelinin yanından yürüyerek geçtiği sahnede tüylerim diken diken olur :')

    Melancholiayı bi türlü izleyemedim hep unutuyorum...

    War of the worlds tom'u çıkartsak filmden tamamen çok güzel bi şey olurdu ama.. Adam bi daha izlememe engel yani.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii yani 2012'nin efektlerini, macera faktörünü bilmemneyi baz alarak puan vereceksin. Klişe zaten hepsinde var, Avengers'ta bile...

      Nicholas'ı sevmemekten ziyade gereksiz buluyorum ben:D Oyunculuk kariyeri dışında normal hayatında eminim iyi bir amcadır. Ama evet ya o uzaylı olayı çok anlamsız oldu ikiye bölündü film.

      War of the Worlds'ün kitabını okusan?

      Sil

Yorum Gönder