Yamato Nadeshiko Shichi Henge Manga, Anime ve Drama İncelemesi

Yamato Nadeshiko, Perfect Girl Evolution, The Wallflower olarak da bilinen bu mangayla aşk-nefret ilişkisi yaşıyorum. Okuduğum - takip ettiğim mangaların içinde en uzunu olarak Skip Beat'ten sonra geliyor, 30 cilt ile. Ama her bölüm kendi çapında eğlenceli ve sevimli olsa da yavaş ilerleyen SB'den çok çok ÇOK daha yavaş. Hatta ne karakterlerde ne de ilişkilerinde ciddi anlamda bir ilerleme kaydedildiğini söyleyebiliriz. Olay örgüsü olmayan ve birkaç bölümünü izlemeyince kafanızda soru işaretleri yaratmayan o sitcomlar gibi. Her bölümde ayrı maceralarla eğlendirmeye odaklanıyor...

Nakahara Sunako kızımız, tam bir gotik liseli. Ürpertici ve korkunç şeylere garip bir hayranlığı var. Güzel ve parlak şeyleri ise hiç sevmiyor. Haliyle, kafasını romantizmle bozmuş teyzesinin Sunako'ya ev arkadaşı olarak dört adet pek güzel ve parlak(?) oğlanlar göndermesi de onun pek hoşuna gitmiyor. En kötüsü de teyzesi bu çulsuz oğlanlara Sunako'yu edepli ve zarif bir Japon Hanımına döndürmeleri şartını koşarak kirayı beleşten veriveriyor. Zavallı Sunakocuğun evdeki kendi halinde ama mutlu günleri bu tipler yüzünden zehir oluyor. Bir de eskiden sevdiğin çocuk tarafından "sen çirkinsin" denmiş olmanın getirdiği kompleksi de koy araya. Olaylar gelişir tabii. Hatta gelişmiyor yahu, olaylar sadece buraya kadar, daha fazla ilerlemiyor.

Tipik bir komedi-shoujo mangasında olduğu gibi burada da abartılı karakterlerle karşılaşıyoruz. En başta Sunako. Karanlığı ve korkunç şeyleri sevmesinin onda bir takıntı halini alması bir yana, kızın süper güçleri var! Aslında onu karizmatik yapan da bu, chibi olarak dolaştığı zamanlar haricinde. Ha chibi Sunako çok tatlı falan, tamam, ama baş karakterin manganın %80'inde böyle basit ve karikatürize bir şekil alması bazen sıkıcı olabiliyor.
Tabii ki Sunako'yu en sevdiğimiz zamanlar Hanım/Lady olduğu zamanlar. Ama Lady of Darkness versiyonundan bahsediyorum ben. Tam bir gotik porselen bebeğe dönüşüyor ve nasıl oluyor da insanlar kızımızdan korkabiliyor gerçekten anlamıyorum.
Bir de parlak oğlanlarımız var ve onların da abartılı, arıza karakterler olduğunu söylesem kimse şaşırmaz herhalde. İçlerinde en yakışıklısı olan, Kyohei, en gıcığı mesela. İlk zamanlar pek sevmiyordum çünkü gerçekten çok bencil biri, Sunako'ya yapmadığını bırakmadı -neyse ki kızımız da altta kalmıyor. Ama sonradan onu tüm manyaklıklarıyla, takıntıları ve kompleksleriyle olduğu gibi kabul eden ve ciddi anlamda önemseyen tek kişi oluyor. Gerçekten birbirleri için yaratılmış olduklarını anlıyorsunuz. Ama burada kalıyor yani, SPOILER/// 125. bölüme kadar gelindiğinde bile hala Kyohei'nin suratına baktıkça ölümcül burun kanama seansları geçiriyor Sunako ///SPOILER. Kyohei'nin takım arkadaşlarından Ranmaru ise tam bir womanizer, Yukinojo da tam bir kız güzeli. Dörtlünün içinde en ayakları yere basan ve olgun arkadaşımız Takenaga, bir manyaklığı olmayan tek kişi. Kız arkadaşı Nao-chan, Sunako ile pek iyi geçinse de sevgilisine devamlı trip atan sinir bozucu kız halleri ile göz devirtebiliyor zaman zaman.

Karakter deyince, bu dörtlüye delicesine aşık olan sokaktaki Japon kızlarından bahsetmemek imkansız. Gerçek hayatta dış görünüşe bu kadar obsesifçe önem vermediklerini, bu kadar sığ ve tehlikeli olmadıklarını umuyorum.
Aşk-nefret ilişkisi yaşadığım bir diğer unsur da çizimler! Sunako da dahil (chibi olmadığı zamanları diyorum elbet) herkes bir porselen bebek kıvamında çizilmiş. Hatta hepsinin yüzünün aynı olduğunu, birbirlerini saç modellerinden ayırt ettiğimizi söyleyebilirim. Azıcık açı değiştirince gudubete dönüşüyorlar. Cepheden meleksi güzellikte görünen kusursuz beybi feysler gidiyor, yerine tüm oranları yanlış çizilmiş, yamuk yumuk profiller geliyor. Mangakanın anoreksik karakterler yaratma takıntısının da buna pek faydası olmuyor. Hatta o kadar anoreksikler ki, zaten normalde ince uzun çizilen Japon mangası tiplemeleri Yamato Nadeshiko'da ağırlıklarının %50'sini kaybetmiş gibi görünüyorlar. Çoğu zaman kemikleri sayılıyor işte sadece suratlarda birazcık et var.

O diil de, Kyohei x Sunako ilişkisi nolcak? Hala tık yok ve ben en sevdiklerimden olan bu mangayı yaklaşık bir yıldır takip etmeyi bıraktığımı farkettim. Kyohei'nin yüzüne bir kaza gelmedikçe ya da iskelet tulumuyla dolaşmadıkça (uups, spoiler=.=') Sunako onu kabul edecek gibi görünmüyor -ki bu da karakter gelişiminin olmadığını gösterir. Hayakawa-sensei, duy bizi, çok mutsuzuz!
Animesi hakkında ise söylenecek pek fazla şey yok. Hikayeyi birebir kopyalamışlar. Hatta ben mangayı okurken animede henüz İngilizceye çevrilmemiş bölümleri izlemiştim. Şimdiyse yeni ciltler hızlı çevrildiği gibi RAW scanleri ve özetlerini bulmak kolaylaştı. Bu sefer de hikayede takip edecek bir şey kalmadı ya neyse...
Animasyon kalitesi ne yazık ki vasat. Bu bakımdan da biraz Skip Beat'in anime uyarlamasına benziyor aslında. Arka planlar yok, üç boyutluluk yok, kimi zaman çizimler fazlaca basite indirgenmiş. İlginç olansa Sunako'nun, mangaya oranla animede daha az chibi olarak dolaşması. Halbuki kolaya kaçmalarını beklerdim. Bunun dışında oğlanlarımız fazla parlak burada. Androjen anime karakterlerine alışkınızdır ama bunlar bildiğin feminenler epey. Hepsinin çemçük dudaklarına ruj sürmüş olmalarından galiba. Hele Yukicik, mangada da kız gibi ama animede bildiğin sevimli Japon kızı olarak çizilmiş. Göğüslerinin olmaması bile gözü rahatsız etmiyor, tahta göğüslü bir kız deyip geçiyorsunuz.

Uzun uzun mangayı okumak istemeyenlerin yardımına anime koşabilir bence; "yaea adaptasyonu çok fena olmuş mutlaka mangayı okuyun" diyemeyeceğim. Ama manga daha güzel diye de not düşmezsem içime sinmez tabii.


Ha bir de mangakanın Kyohei karakterini yaratırken esinlendiği şarkıcı Kiyoharu faktörü var animede. Yukarıdaki, benim de çok sevdiğim, Slow parçası animenin açılış müziği. Ne güzel bir ayrıntı! Sanki hakikaten Kyohei ete kemiğe bürünüp boy gösteriyor, hiç şüphesiz en iyi cosplayi yapıyor.
Animenin aksine, drama konusunda söyleyeceğim çok şey var ve bu post yine benim çenemi kapatamadığım über uzun yazılardan biri olma şerefine erişecek anlaşılan. O ne alakasız hikaye ve karakterler öyle yahu! Hayır değiştirme demiyorum, hobi olarak yine değiştir ama yeni bir şey yaptın madem düzgün olsun. Bir kere esas kızımız, yani değişimin en minimumda bırakılması gereken esas kişi, mangadaki karakteri ile hiç örtüşmüyor. Tek benzerlikleri ürkütücü şeyleri sevmeleri. Oysa ki orjinal Sunako böyle saf ve temiz, çekingen, sosyal fobik bir karakter değil. O daha çok "anti-sosyal" ya da "sosyopat", aradaki fark biline. Ayrıca spastik gibi konuşarak Japonya'nın en yakışıklı oğlanı Kyohei'yi bırak, yoldan geçen abaza amcayı bile tavlaması imkansız. Hele o eller?! Kızımızı şirinleştirmek amacıyla yapıldığı kesin ama daha çok gerizekalılaştırmış. Eh, ortalama drama seyircisi sever böyle şeyleri, kendileri çirkin ve garip olduğu için günün birinde böyle yakışıklı kimselerin onlara aşık olacağı umudunu körükler çünkü.
Kyohei'nin, mangaya göre serseri stili olması gereken saçına dramada Cumhuriyet Teyzesi fönü çekilmesini hadi geçtim diyelim; itinayla çizildiği beş metre öteden bile belli olan kaşlarını o kadar yorumsuz bırakamayacağım. Setten herhangi biri o kusursuz açılı, ipince kaşlarının pek de doğal durmadığını farketmedi mi acaba? Drama seyircisi bu, yer nasıl olsa, hiç kasmayalım diye mi düşünüldü nedir?

Hem o muhtemelen yüksek bir mevkiiden tanıdığı vasıtasıyla diziye giren velet kimin nesidir? Hayır yoktan bir karakter var edeceksin madem, bu kadar gereksiz olmasın değil mi? Lovely item olarak yuttururuz bunu mu demişler acaba?

Oyunculuklar, yine bir J-pop elemanı (KAT-TUN'dan Kazuya Kamenashi imiş) diziye zorla sokulduğu için pek iç açıcı değildi. Esas kızımız Aya Oomasa, orjinal Sunako'yu berbat, yönetmenin kafasındaki Sunako'yu çok iyi oynamış. Bir de yakışıklı dörtlünün içinden Yuya Tegoshi gözüme çarptı, Yukinojo rolündeki; çok tatlı bir yaratık!

Drama izleyicileri için iyi bir seçenek olabilir, eğlenceli çünkü. Ama Yamato Nadeshiko severler aynı keyfi alır mı o kadar emin değilim. Gerçi x-sever olunca kötü de olsa izliyorsun adaptasyonu, kahretsin...

Kore versiyonunu merak ediyorum -eğer yapılacaksa tabii.

Güzel Sunako cosplayleriyle de kapanışı yaparım böyle. Aniden.

Yorumlar

  1. hahahahah, yorumlar çok yerinde olmuş, manga-anime-dizi karşılaştırması da çok şık olmuş :)

    bu maceraya ben tersten giriş yapmıştım.( mangayı hiç karıştırmayacağım çünkü okumadım o nedenle mangayı da baz alıp kıyaslama yapmam mümkün değil) önce çok alakasız bir yerde ve zamanda diziyi izledim. belirtmem lazım ki j- dramaların jenerik çizgisi zaten belli ama içlerindeki en gerzek açılışa sahip dizilerden biri bence... manga ve animeden bağımsız izlendiği zaman dizi yazıda da belirtildiği gibi keyifli geliyor. kyohei nin kaşları bambaşka gerçekten :)) dizide animeden farklı olarak bulduğum noktalardan bir tanesi olan yaşlı adamın kafesinde fondaki led zeppelin vss.. beni çok eğlendirmişti.dizi esnasında da Uchi Hiroki ne güzel çocukmuş demiştim.

    ardından animesini izledim. öncelikle kiyoharu ya her zaman olduğu gibi şapkamı çıkardım. animeyi de eğlenceli buldum. animede geyik gidişatın içerisinde güzellik/çirkinlik olgusunun incelenmesi ve karakterlerin birbirini bir şekilde kabullenebilmesi doğal olarak diziye göre daha derin geldi. (tabii ki dizinin ne animenin ne de manganın birebir uyarlaması olması gerektiği gibi bir beklentim ya da düşüncem yok, onun havası başka)

    benim açımdan anime-dizi arasındaki en farklı bulduğum konu kyohei ve annesi arasındaki ilişkinin ele alınış biçimi oldu. mangada durum tam olarak nasıl bilemiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Açıkçası anime ile manga arasındaki en büyük fark çizimler, bunun dışında konu aynı. Tabii komedi de birazcık farklı çünkü biri çizim biri animasyon. Ama drama ile kıyaslayınca, anime bayağı bayağı "orjinal" kalıyor, birebir uyarlama gibi görünüyor:)

      Dediğin gibi o güzellik-çirkinlik mevzusu ve karakterlerin birbirini kabullenmesi aslında hikayenin temelini oluşturuyor. Dramada sırf seyircinin gözüne girmek için pek değinilmemiş buna. Ama tek başına ele alınınca hak vermeden edemeyeceğim, eğlenceli:D Özellikle anime, daha iyi efekt kullanma özelliğinden dolayı mangadan bile daha komik. Yalnız ben Kyohei ile annesinin arasındaki muhabbeti 5 sene önce falan okumuştum, unuttum yani... Yine de animede hemen hemen aynı olduğunu hatırlıyorum.

      Bu arada açılışın gerzekliği konusunda tüm kalbimle katılıyorum! Nerede Kiyoharu'nun Slow'u nerede bu J-pop saçmalığı... Dur bak yine kızdım of:D

      Sil

Yorum Gönder