Holy Motors (2012)

!f İstanbul'un favorilerinden olan Holy Motors, bir şekilde izleyemeseydim tıpış tıpış sinemaya gitmek zorunda olduğum (para verip izlemene kim zorluyorsa artık) bir filmdi. Neyse ki buldum, gördüm ve üşengeçlik yapmayıp biletlerin satışa çıktığı şu günlerde birileri belki yorum okumak ister diye yazıyorum şimdi de.

Holy Motors bir sanat filmi, burada anlaşalım. Hem de Fransız yapımı hobareeey. Yani sıkıcı, anlaşılmaz ve garip bulanlar mutlaka olacak. Çünkü her sanat filmi gibi burada da mesajlar gözümüze gözümüze sokulmuyor, sahneler arasında herhangi bir bağ olması, hikaye sürekliliği gibi temel taşlar pek önemsenmiyor, neden-sonuç ilişkisi kurulmuyor, sorular cevaplanmıyor, kafaya göre takılınıyor biraz. Her sanat filmi gibi de görsellik ve oyunculuk muhteşem. Abartısız, çok doğal bir akışı olsa da fantastik ve sürreal.
Bir oyuncunun 'randevuları'nı izliyoruz bu filmde; karakterden karaktere girmesi, farklı farklı rollere bürünmesi. Hatta adının Oscar olmasını da pek manalı buldum, ne kadar bilinçli yapıldığını bilemem elbette. Bu sahnelerin bazılarında bize hangisi gerçek hangisi oyun diye sorgulatmıyor değil. Ayrı ayrı ele alındığında, performansların hepsi birer kısa film tadında aslında. Bu randevudan randevuya geçişler çoğunlukla çok yumuşak ve belirsiz; kasıtlı yapılan bir şey, biraz kendi hayatlarımızı anımsıyoruz. Aslında 'maymunlu' sahneyi de izledikten sonra yönetmenin özellikle bunu amaçladığını düşündüm. Hepimiz sıradan bir gün içinde Oscar gibi değişik performanslar sergiliyoruz, onun kadar usta bir aktör olmasak da -biraz da mecburen- hep oynuyoruz. Ne zaman kendimiz oluyoruz ne zaman olmamız gerektiğimiz kişi, bazen biz de ipin ucunu kaçırıp farketmiyoruz. Tabii dediğim gibi bu bir sanat filmiyse herkesin çıkardığı sonuçlar bakış açısına ve algıya göre değişir.
İlginç ayrıntıları kaçırmamak için biraz da dikkatli izlemek gerekiyor filmi. Yani sıkıcı sanat filmi etiketiyle gönülsüz izlenirse sadece ardı ardına akan fotoğraf karelerinden ibaret olacaktır -ki buna çok müsait bir film aslında. Ayrıca tamamen anlamsız ve alakasız sahnelerden oluştuğu da söylenemez. İpuçları takip edilirse her 'performansın' kendi içinde tutarlı olduğunu görüyoruz. Gerçi Eva Mendesli sahneler kesinlikle farklı açıdan bakılmalı. İçimizde bu tür şeylere yatkın olanlar alttaki mesajı bile çözebilirler (ben yapabildiğimden pek emin değilim zira).
O değil de Kylie Minogue'u ilk defa yaşını gösterirken gördüm. Bu onun hala taş olmadığı anlamına gelmiyor elbette. Kendisinden beklemediğim derecede iyi bir oyunculuk göstermiş. Ha burada hafiften Inception yaptım bak. Ecnebiler pun diyorlar. Kendisi arkasında Paris'in gösterişli manzaraları ile seksi kliplerine kıyasla ayrı bir etkileyici göründü gözüme hep. Evet, Paris, hafif bir nostalji yapmak elde değil, çok tanıdık manzaralar, çarpıcı kadrajlar... Üslubunu beğendiğim Leos Carax'nın (nasıl okunduğu konusunda hiçbir fikrim yok) diğer filmlerine mutlaka göz atacağım derken benim takıntılı bir şekilde izlemek istediğim ama hala izleyemediğim (nedenini sorgulamak saçma) Tokyo!'yu ve çok şükür izlemiş olduğum ama üslubuyla çok da bir bağlantı kuramadığım Pola X'i yönettiğini gördüm. Fazlaca karşıma çıkıyor. O zaman bütün filmlerini izlemeli bence.

Yorumlarımdan beğendiğim anlaşılsa da bu kadar abartılacak pek bir şeyini göremediğim bir film. Ben de bu övgülerin, o çok entellektüel olduğunu göstermek için filmden bir şey anlamasa da zorla seven ve göklere çıkaran güruhun başının altından çıktığını düşünen sığ insanlardanım, evet. Ama izlenilesi, beğenilesi, tavsiye edilesi.

Puanlamadan olmaz!

Konsept: 7
Hikaye: 6
Anlatım: 7
Karakterler: 6
Görsellik: 8

Genel: 7.07


Yorumlar