Carrie (1976)

Bu aralar sanal ortamlarda sık karşılaştığım 2013 remake'i Carrie'nin şu fragmanı sayesinde 1976 yapımı orjinal adaptasyonunu epey merak edip izledim ve hakkında bir şeyler yazmak istedim, her ne kadar 'yeni Carrie' önümüzdeki kış gösterime girdikten sonra karşılaştırmalı bir post ile ikisini birleştirmeyi düşünmüş olsam da. Zaten Skip Beat'in postunu yazmak için sabırsızlanarak İngilizce çevirisini bekliyorum aslında ama gelmiyor. Taslak yazılara odaklanma zamanıdır. Hem belki 'sigara yakınca gelen otobüs' hesabı, bu yazıyı yazınca falan çeviri de yayınlanır.

Filmin konusunu baştan sona yazmayacağım ama garip bir şekilde spoiler kavramını silen bir hikayesi var. Sonunu bile bilsen merak etmeni engellemeyecek türdeki hikayelerden. Çünkü hikayeden çok, konunun nasıl işlendiğini görmek için izliyoruz bu filmi. Bazı şeyleri bilmezsek izlemek için heyecanlanmayacağız. Orjinali -benim de okumadığım- Stephen King'in kurgusu olmasına rağmen hikayenin pek bir olayı yok. Okul temalı Amerikan yapımlarında bolca karşılaştığımız o herkesin zorbalık yaptığı, kimsenin sevmediği, yalnız ve içine kapanık bir kızcağız var başrolde. Tabii asıl ilginç kısmı, Carrie'nin birden popüler olmaya başlaması değil de ona fena bir şaka yapıldığında bunu yediremeyip intikam alması, mümkünse balo salonundaki herkesi öldürerek.
Her zaman eski versiyonlara sadık kalacak kadar entellektüel biri değilim ben. Ama nedense yeni versiyonun 1976 yapımını geçemeyeceği gibi bir his var içimde. Bir kere Sissy Spacek gibi mükemmel bir Carrie var. O sorunlu liseli havasını çok iyi yansıtmış. Yine de, başına gelenleri haketmiyor Carrie. Sissy Spacek onun masumiyetini ve saflığını da gösterebilmiş. Yer yer sempatik bile olmayı başarmış. Ama gel gör ki, tersi pis işte. O balo sahnesinde, üstünden kanlar süzülürken 'Creepy Carrie' lakabını yerden göğe hakediyor. İki dakika önce dünyanın en sevimli kızını görmüşken utançtan çılgına dönmüş bir psikopata dönüşümüne tanık oluyoruz. Ne yazık ki 2013 versiyonunun başrolü Chloe Grace Moretz bu kadar başarılı olmayabilir. Oyunculuk yeteneklerinden bahsetmiyorum, tipi müsait değil daha çok. O beybi feysle ne kadar ürkütücü olabilir ki? Sissy Spacek de beybi feys ona bakarsan, ama o mükemmel bir şekilde kotarmış. Julianne Moore ise dinci zırvalıklarından beyin hücreleri yanmış anne rolüyle hayal kırıklığına uğratmayacaktır eminim. Neyse karşılaştırmaları bırakıyorum, tamam.

Sanırım burada en çok tartışılan konu yine ahlak oluyor. "Ama Carrie ile dalga geçenler ölmeyi gerçekten haketti mi?" sorusu var ki bir hümanist olarak kendimle çelişeceksem bile ister istemez bir başka soru sormadan edemiyorum: Carrie böyle davranılmayı haketti mi? Tabii ki kişi ne suç işlediyse işlesin cezası ölüm olmamalı; yargılamak insanların işi değildir çünkü, bunu becerebilecek kadar objektif olmaları doğaları gereği imkansızdır. Ama haksızlık karşısında ilahi ya da dünyevi adaletin işlemesini bekleyemiyor insan. Her ne kadar Carrie'nin yöntemlerinin doğru olduğunu iddia etmiyorsam da sinirlenmesini ve intikam alma isteğini az çok anlıyorum. Yahu kızın kimseye bir zararı yok, kendi halinde dolaşıyor öyle. Ne uğraşırsın be salak!

Bir de filmin kitapla olan farkı var ki burada bayağı bir spoiler gireceğim, kitabı okumamış olanlar bu paragrafı atlasın. Filmde Carrie, Miss Colins'i ve birkaç kişiyi 'şakaya' gülerken görüyordu. Bu sahnelerdeki kamera efektlerinden bunun aslında Carrie'nin halisünasyonları olduğunu anlıyorduk. Bu kişilerin gülmediği de yönetmen ve yapımcılar tarafından açıklanmış. Fakat Stephen King'in orjinal hikayesinde Carrie'nin güvendiği bu kişiler gerçekten de gülüyormuş. Bana göre balo salonunda aslında çok az kişinin gülüyor olduğu yorumları çok saçma. Bir yerin kırılacak kadar fena düşmüş olsan bile etrafındaki herkes güler. Bir eşek şakasına niye gülmesinler ki? Hatta akla yatkın olan, herkesin gülmüş olması. Ayrıca kitapta Carrie sadece balo salonuyla kalmayıp bütün mahalleyi yakıveriyormuş! Bu ve benzeri küçük ayrıntılar yüzünden Stephen King'in romanını okumayı düşünmüyor da değilim.

Puanlamadan olmaz!

Konsept: 7
Hikaye: 6
Anlatım: 7
Karakterler: 6
Görsellik: 8

Genel: 7.13


Sırf Carrie'nin kanlar içinde, gözlerini belerte belerte ortalıkta dolaşmasını izlemek için bile değer.


Yorumlar

  1. görsel efektlerin önemli olabileceği bir kitap olduğu için yeni versiyonunu Sissy Spacek olduğu için de eski versiyonunu izlemek istedim. (bu arada kendisi bence güzel değil. ama hem buz gibi hem de belirsiz ifadesiyle kitaptaki karaktere tam uyuyor) sanırım eskiyi tercih edeceğim. postun insanlık adına yararlı bir hareket olmuş:) filminin çekildiğinden haberim bile yoktu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Filmin türü korku olduğu için Sissy Spacek ürkütücülüğün doruk noktalarına çıkmış tabii. Ama normal hali güzel bence, sokaktan geçse beğenirdim. O yüz hatlarıyla yanlış yapılamaz gibi. Ama güzellik herkese göre değişen bir konu olduğu için çok zıtlaşmayacağım:P

      Sil
  2. 1. resmi görünce ödüm patladı :) Kadını ketçaba bulamışlar :D :D *trollface*

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet o sahnelerde hakikaten ürkütücüydü:)

      Sil
  3. Filmi izlemedim ama merak edip kitabını okumaya başladım,filminide sonra izlerim (ilk kitap sonra film daha mantıklı geliyor bana)
    'sigara yakınca gelen otobüs' hesabı geldi çeviri 1 hafta beklettiler normalde 1-2 güne çıkıveriyordu :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katılıyorum, önce filmi izlemek kitabı mahvetmek oluyor genelde. Umarım beğenirsin, ben de okumayı istiyorum!

      Bu postu kaç gün önce yazmışım, pek bir yararı olmamış aslında:'( *sabırsız sabırsız*

      Sil

Yorum Gönder