Snow White: A Tale of Terror (1997)

Ödev yapmaktan yorulduğum bir gece (kendimi hala öğrenci gibi hissetmeme rağmen ödev kelimesi hayatımdan çıkalı o kadar uzun zaman oldu ki bir varmış bir yokmuşa bağlayabilirim konseptin havasına girerek) cnbc-e'yi açıp bu filmin son sahnelerine denk gelmiştim. "Öeeehh çok güzel lan bu" nidaları ile her yerde aradım taradım bulamadım -yine. Ne de olsa 97'de çekilen, çok ses getirmemiş bir film. Ama kaç yıllık bekleyişin sonunda buldum, izledim, mutluyum. Masalların o kadar da fairy tale olmayan 90'lar versiyonlarını seviyormuşum ben, kanıtlandı bir kez daha. 2012 versiyon Snow White and the Huntsman süper dijital efektlerle dolu olsa ne yazar? Hep bir Twilight'a benzetelim derdi, hep bir Hollywood yapaylığı ve cilalı görsellik...

Snow White: A Tale of Terror, sadece ünlü masalın daha gerçekçi bir versiyonunu sunmayı vaadetmiyor, aynı zamanda bir korku filmi yaratıyor. Aslında hikayenin orjinalinin bile ne kadar dehşet verici olduğunu düşünürsek (üvey kızının kalbini yemek isteyen ve sonra da onu kendi elleriyle zehirleyen bir kadın var sonuçta) korku türüne çok müsait. Bu yüzden zamanın çok da mükemmel sayılmayan görsel efektleri bile filmin daha az korkunç olmasına yetmemiş. Hatta o HD'siz kalite, GDO'suz bayır çayır ve dekordaki basitlik garip bir şekilde hem eski dönem havasına hem de gotik atmosferine katkıda bulunmuş.
Sigourney Weaver bence harika bu filmde, oyunculuk bakımından. Hatta 1 kez bile 'oynadığını' hissetmedim. Charlize Theron'un gözlerini belertip bağırmaktan başka bir şey yapmadığı Kötü Kraliçe versiyonunun yanında çok daha derin bir karakter gibi hissettiriyor. Hatta başlarda karakterin pure evil olmadığını düşündüm hep, sonra da delirdi zaten. Yalnız kadın hala aynı. O zamanlar bir 40 yaşlarına gelmiş ve yaşını hafiften göstermeye başlamış, 20 yıl sonra öyle kalmış. Gergin suratıyla genç göstermesine rağmen daha yaşlı olduğunu farkedebildiğimiz kadınlar gibi değil. Ben gerçekten de kadının 97'den beri yaşlanmadığını düşünüyorum.

Filmin başrolü Monica Keena'ya hiç de benzer övgüler düzemeyeceğim. Tipi Snow White olmaya müsait olsa da oyunculuk dağarcığı sadece 'korkmak'tan ibaret sanırım. Arada güldü falan eh işte. Zaten karakter olarak itici; üvey annesini kabullenememeler (ki kadın iyi geçinmeye çalışıyordu ilk başlarda), bizim cücelere yabani mabani demeler, medeni ve kibar davranmalarını beklemeler falan. Ohoo nelerle uğraşıyoruz. Sana tecavüz mü etmeye kalktı? Debelen bari azıcık (<-- mağduru suçlamaya çalışmıyorum, şartlar ne olursa olsun tecavüzcü suçludur ama benim anlatmak istediğim başka bir şey). Yok ama uluslararası barış elçisi işte kız. Nerede bir kabalık görse tiksinecek ve yargılayacak, nerede vahim bir olay olsa çok korkacak. Masum sıfatını haketmek için ZAYIF olmak gerekiyor herhalde. Masumlar hep başına bela açar ve erkekler tarafından kurtarılır. Oldu.

Ayrıca bunun flörtleştiği 'cüce' Will bildiğin yakışıklı! Eh burada kızımızın "görüntüyü değil karakterini önemsemesi" özelliğini kabul edemeyeceğim kusura bakmazsan. Bonus olarak kas var, artı o yüzündeki yara daha da karizmatik yapıyor adamı. Yalnız gözlerindeki hep acı çeken bakış sanki doğuştan gelmiş. Emrah kaşları da yok üstelik, ama o gözler hep buğulu. Sevdik. Snow White'ı pek sevmedik ama ikisini bir çift olarak destekledik.
Ya bir de bu madenci arkadaşlar feleğin çemberinden geçmiş, sert adamlardı iyi niyetli olsalar da. Kaç kişiydiler, bu Snow White geldikten sonra kaç kişi kaldılar. Adamların dörtte üçü gitti vallahi. Bütün talihisizliklerin de kızın başının altından çıktığı çok belliydi. E be kafasızlar, salın kızı ormana işte. O ölmesin diye korudunuz ama hepiniz kurban gittiniz! Niye daha 2 gün önce tanıştığınız alakasız biri yüzünden birbirinizin ölümüne göz yumdunuz? Yani Snow White ölsün demiyorum elbet ama kimse de çözümü olmadığını bildiği şey için kendini feda etmez, etmemeli de.

O güzel köpek Odo'yu harcamışlar. "Sana sadık kalacaktır hep" diye diller döküldü, bari o tarz bir senaryo yazılsaydı daha anlamlı olacaktı hiç şüphesiz.

Tabii gelelim asıl kilit sahnelere, hatta sırf bu sahnelerden bahsedip kapatabilirdim boşuna uzuun uzuun yazmadan. Bir kara büyü sahneleri var ki, bizim çağın bilgisayar oyunu efektlerinin asla başaramayacağı ürperticiliğe sahip. Tabii Sigourney Weaver'ın oyunculuğunun da parmağı var. Ama o şahane ayna, şatoda geçen son sahneler... Tanım yapamadı. Ha eğer ağaçların gerçek hayatta da devrilmediğini bilmesem orman sahnesinde de çok etkilenebilirdim ama içimdeki çevreci azıcık başkaldırdı.

Masal tabularını ve klişelerini yıkan filmler furyasında zorlama gotik 2010'lar versiyonlarına göre kalbimde çok daha büyük bir yer edinen bir film oldu. Kötü yönleri hiç mi yok, çok var elbette. Mesela ben hala Confessions of an Ugly Stepsister'ı tercih ederim. Tür olarak korkuyla alakası yok ama olsun.

Puanlamadan olmaz!

Konsept: 7
Hikaye: 6
Anlatım: 6
Karakterler: 6
Görsellik: 7

Genel: 7.24

Yorumlar

Yorum Gönder