Sacma Sapan Fobilerim Updated 2013 (depresifli post, kac hemen)

O "saçma sapan" sıfatı fazlaca iddialı, kabul ediyorum. Sonuçta herkesin fobisi kendine saçma sapandır. Zaten çocukluğa inilse, geçirilen o illet travmalar biraz deşilse bir mantık çerçevesine oturtup saçma olmaktan çıkacaklardır muhtemelen. Hatta ben kendiminkilerinin bilinçaltı nedenlerini az çok tahmin edebiliyorum. Ama çözüm bulma konusunda aynı performansı sergileyemiyorum -eh o da kritik nokta zaten. Ha yıl 2013, vücut kıllarını tüylerini hala acı çekmeden yok edemiyorsun. Fobileri yok etmek için de hala aynı ilkel yöntemler kullanılıyor: korkunun üstüne git. Gülüm zaten kendimize işkence ederek tedavi olacaksak tedavi olmamak da pek bir şey değiştirmeyecek yani. İki ucu boklu değnek sonuçta, çözmek için uğraşmayalım hiç.


MR fobisi: Hayır bu benim suçum değil zaten; sen neden bel ve popo MR'ı için beni komple sokuyorsun ki o çapı 30 cm'lik silindir tabuta? "Gözlerini kapat" diyor. Çok akıllıca! Sonra zeka küpü teknisyen arkadaş bilgisayar başına ulaşamadan o balonu sıkıp çıkarım ben de tabii. Çünkü 10 saniyeden daha fazla dursaydım ya debelenerek aleti kırardım ya da nefessizlikten ölürdüm. Mükemmel değilim ama en azından kendimi biliyorum yani. Sonra gelmiş bana "gözlerini bağlayalım" diyor. Yataktaki partnerine soruyor sanki. Ağlayınca da "sakin ol yaea!" diyor sanki benim suçummuş gibi. Çok şükür MR'a giren insanlara yapılan işkenceye sessiz kalmayanlar olmuş, aynalı bir zamazingo icat etmişler. Dışarıyı görebiliyorsun böyle, ayağını, teknisyenin saç stili hakkında felsefik düşüncelere dalabiliyorsun. Niye son çare olarak kullanılıyorsa? Ne kıymetli aynaymış, sadece VIP'lere veriliyor herhalde. Biz fakirlere ancak sorun çıkarınca verdiler gönülsüz gönülsüz. Tam bitti de kurtulduk derken ertesi gün yine çağırdı şerefsizler. SGKlı olduğumuz için gıcıklığına mı yaptılar bilmiyorum. Bir hata mı ne olmuş -yersen. Bu sefer kafam dışarıda kaldı da tavandaki şekillere falan odaklanarak 5 dakikayı geçirdik bir şekilde. Beni tabuta sokmasınlar yeter ki, o sesler kulağıma çok havalı Skrillex bana özel ninni söylüyormuş gibi gelecek zaten. Hiç sorun etmiyorum.


Damar fobisi: Ne çektim bu tıp sektöründen. Ama bu fobim çok mantıklı bence, hanım evladı olmaktan falan değil. Benim damarımı bulamıyor kimse çünkü. Tırt bir hormon tahlili için yüzlerce yerimden delindiğimi, o deliklerin hiçbirinden 3 tüpü dolduracak kan akmadığını, bütün kollarım mosmor halde, onları kullanamadan haftalarca dolaştığımı hatırlarım. Bebek iğnesi diye ismi çok masum, kendisi adeta şeytan bir şey vardır. Onu duyunca ağlıyorum ben. Çünkü o incecik iğneyle o tüplerin dolması demek, benim kolumun (ve elimin/ayağımın) bilimum yerlerinde iğneyle, delik başına 5 dakika beklemem demek. Hala bir hastalık hayatımı yaşanılmaz kılmadığı sürece kan aldırmam.


Eve ölü ya da diri biri girecek fobisi: Ben ortaokuldayken falan bizim eve hırsız girmişti aslında. O zamanlar bu kadar korkmamıştım. Yıllar sonra arkadaşın, kendi evine giren hırsız için ettiği "kapıyı kapattığını duydum" lafının çok travmatik olduğunu düşünmemdi sorun belki de. Ama son 2-3 yıldır evdeki her sese paronayakça yaklaşıyorum. Tek sorun, şu anda boyut atlıyor olmam. Önceki evde, özellikle annemin işte olduğu, benim öğlene kadar uyuduğum, evde yalnız olduğum zamanlarda çıkıyordu bu olay. Sabah saat 8 ile 1 arası 10 kere uyanıp evi kolaçan etmişliğim var. Her seferinde de çok büyük bir korkuyla, kabimin küt kütlerini sayamadan. Şimdi ise gece oluyor bu olay tam tersi. Annem uyuyor, ben uyumaya çalışıyorken. Geçenlerde benim odanın kapısının önündeki tahtanın gıcırdadığına, sonra kapının hareket ettiğine yemin edebilirdim. Sonra anneme seslenerek güya gelen kişiye "ben uyanığım, bak şimdi de annemi uyandırıyorum, yol yakınken kaç" mesajları veriyorum. Akıl bedava. Hayır en kötüsü de annem salonda uyuyor, uyanırsa bu kişiyle göz göze gelecek. Nasıl bencil bir evladım, nankörüm hakikaten. Bir şey çıkmadı tabii, öncesinde duyduğum şey bardağın düşmesiymiş. Ama karanlık faktörü eklenince bizim evi bedensiz kimselerin ziyaret edebileceğini bile düşünüyorum kimi zaman. Bilime inanan bir agnostik böyle şeyler aklına getirmemeli diye kandırmaya çalışıyorum kendimi. Olmuyor.


Deprem fobisi: Bu fobinin saçma olmasının sebebi, hiç şüphesiz, konu ile ilgili herhangi bir travmamın bulunmaması. Ben de 17 Ağustos'u çook uzakta, Bursa'daki evinde çatlak bile oluşmadan atlatanlardanım çünkü. O manyak yer hareketlerini ancak sonunda yakaladım biraz. Ben utanç verici yırtıp pırtık pijamalarımlayken, kimileri giyinip süslenip dışarı çıkmıştı, sanki piknik yapmaya toplandık. Ama bu deprem fobisinin nedeni olarak 5 yıldır 14. katta ota boka (Konya'daki 2.5'lik deprem mesela) sallanmamıza, komşunun "bu bina yıkılmaz, ancak ortadan ikiye ayrılır ya da yan yatar" demesini gösterebilirim. Sağolsun içime su serpmişti!? Yahu en üst katta oturuyorum ben, elbette yıkılmasını yeğleyeceğim. Kaç kere kalbimin çarpışına bile uyku sersemi "depreeem" diyerek kalkışımı, annemi uyandırıp kafama yastık koyduğumu hatırlarım. Çoğu yanlış alarm tabii. Ama milletin hiç hissetmediği minik depremlerde bile kapıların manyakça sallanmasından bıkmadım değil. 2. kata geldim rahatladım. Üstelik şu anki bina muhtemelen sağlam değil ve benim muhtemelen enkaz altında kalma fobim var. Ölürsem ezildiğimden değil oradan çıkamama ihtimalinden korktuğum için ölürüm.


Sevdiğim giysilerin eskimesi fobisi: Çoğu kişi, Iphone'u olmayana fakir diyebilir. Ne de olsa asgari maaşlıların elinde bile bu lanet cihazdan var. Ama benim sadece (!) Samsung'um olsa da çok şükür eskiyen bir giysinin yerine yenisini alamayacak kadar sıkışık bir durumum yok. Ama sorun o giysinin aynısını bulamayacak olmam. Aşırı rahat olması ve üzerimde güzel gözükmesi gibi özellikleri varsa ben salak gibi giymiyorum bunu işte. Çünkü onsuz yapamam (ironiye gel). Özellikle ayakkabılarda çok oluyor. Zamanda geriye gidebilsem aynısından 10 çift alacağım ayakkabı var. Aksesuar konusunda biraz daha seçiciyim çünkü; vazgeçilmez statüsünden gurur duyardı eminim, hisleri olsaydı. Yeniliklere açık, eşya bağlılığı olmayan, annesinin aksine "atıcı" olarak etiketlenebilecek biri için bu saçmalığın nedenini az çok tahmin edebiliyorum galiba. Benden sıkılıp hayatımdan teker teker çıkmış ve yerine yenilerini koyamadığım o arkadaş bozuntuları hiç şüphesiz.


Veba Fobisi: Bu yanında fare fobisini de getirdi. Halbuki fare konusunda ne kadar 'farklı' bir duruşum vardı. Herkes gibi ben de böceklerden korkarken farelerle yavru kediler arasında bir fark görmezdim. Hamsterı da sıçanı da sevimliydi. Sonra Camus'nün Veba'sını okudum oy oy. Zaten veba gibi zamanında Avrupa'nın nüfusunu neredeyse silip atmış manyak bir hastalığın varlığından hep etkilenmişimdir (hatta bir sonraki fobiye bakınız). Salgın bir hastalıktan daha fazlasını anlatıyordu Veba, insanoğlunun içindeki vebayı da irdeliyordu. Ama konusundan da ne kadar etkilendiğim yadsınamaz sanıyorum. Kitaptan sonra, dışarıda o pis farelerden biriyle karşılaşırsam "vebaaa" çığlıklarıyla ayaklarımı popoma vurarak kaçar oldum. Geceleri yatağıma çıkıp burnumu kemirmelerinden, sonra da vebaya yakalanmaktan korkuyorum. Deney hayvanı olarak kullanılmaktan bir gün taşıdıkları vebayla birlikte mutasyon geçirecekler bence, kehanetim budur.


Ölüm fobisi: Hiçbir zaman çok neşeli ve pozitif bir insan olmadım. Buraya kadar içi sıkılmadan okuyan biri de ancak sorunludur, benim gibi bir tiptir muhtemelen. Ya da yapacak daha iyi bir şeyi yoktur ki o da hepten fena sanki. Ama şimdi karamsarlığın zirve noktalarına varacağım. Ölümden çok korkuyorum ben. Ölmekten falan değil ama, diğer insanların ölmesinden. HADİ BUNU DA "ÜZERİNE GİDEREK" TEDAVİ ETSENE SAYIN PSİKOLOG! Eve zombi falan mı aldıracaksın? İşe yaramayacak, çünkü kurukafaları ve iskeletleri şirin, zombileri şapşal, mumyaları ilginç buluyorum. Sen bana 'nekrofobik' etiketi vur istediğin kadar ama benimki bu kadar basit değil. Durup dururken paranoya yapmak aslında, evet, basit yani. Geceleri, sevdiklerimi içeren bir sürü şey senaryolar kuruyorum devamlı kafamda. Burada malum kelime ile, sevdiğim insanı aynı cümle içinde kullanmak sanki o'nu çağırmak anlamına gelecek diye de küçük çaplı bir paranoya yaptım, tam da onun gününü kutlarken. Bu geceki düşünce seansımız belli oldu. Ama yazı şu son haline gelmeden, cümleyi silmeden önce bir kere yazmış bulundum napcaz? Off saçmalıyorum, ayrıntıya girmekten vazgeçtim, konuyu kapatıyorum hatta. Kısaca, ben sevdiklerimin hep sağlıklı yaşamasını istiyorum. Ölümü kabullenecek kadar güçlü değilim çünkü. Beni büyüten anneanne ve dedemin sanki uzak bir yere tatile çıktığına yavaş yavaş inanmamaya başladım ki sanırım bu aralar ölümü çok düşünmemin sebebi olsa gerek. Çünkü hala dönmediler. Özledim onları. Neden dönmüyorlar ki? Hayır, ö ile başlayan şey olduğundan değil, hayır. Ben hala tabutların içinde bir beden yattığına inanamıyorum ki. Cenazelerde hala ağlayamıyorum. Filmlerde, alakasız kurgu karakterler ölünce neden iki gözü sulu çeşme moduna bürünüyorum o zaman?


Amacım bir post yazmak değil de, içimdekileri yazıya döküp onlardan bir nebze kurtulacağımı ummamdı. Akşama göreceğiz. Bu saçmalıkları hep karanlıkta, uyumaya çalışırken düşündüğüme göre belki de aslında sadece karanlık korkum var benim -cool latince(den bozma) ismiyle niktofobi. Boşuna değil şafak söktükten sonra daha rahat uykuya dalıyorum.

Yorumlar

  1. ''Buraya kadar içi sıkılmadan okuyan biri de ancak sorunludur, benim gibi bir tiptir muhtemelen. Ya da yapacak daha iyi bir şeyi yoktur ki o da hepten fena sanki.'' yi gördüm, yayvan bir gülümseme kapladı yüzümü :)))
    Dedim kendime ''sorunlu muyum nan ben?''
    Okunmaya değer bir gönderi yaptığın için baştan sona okumuş olma ihtimalimi de seçeneklere ekle bence :)
    Sadece şunu bil: saçma sapan sandığın korkular konusunda yalnız değilsin :) Herkeste var onlardan :)
    Bunu sana, sol kolunda kola girip damar bulamayan bir iğnenin morartısını an itibariyle on üç gündür taşıyan biri olarak söylüyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O yüzden dedim zaten "saçma sapan" demek iddialı olur diye. Ki bu korkulara latince isimler vermeye kasmış tıp dünyası, benimkilere ya da daha "saçma" olanlara sahip bir sürü insan var. Bu arada geçmiş olsun. Damar bulunamayanın halini ancak damarı bulunmayan bilir:/

      Okuyanlara sorunlu demek değildi amacım. Postun sonunda da olsa benim çok karamsar bulduğum ölüm korkusunu barındırdığından bütün yazıyı iç bayıcı olarak nitelendirmiş olabilirim, doğrudur:)

      Sil
  2. Ölüm fobisi bende de var :( Ortaokula giderken aklıma takılmıştı, bütün gün aklıma geldikçe ağlardım TT__TT Anneme gına gelmişti artık, fobim yüzünden bütün gün kavga ederdik ^O^ Çok takıntılı bir insanım birde, bir şeyi takarım, kafamdan 1 ay gitmez. Kötü bir şeyse vay halime! Her gün ağlarım aklımdan gidinceye kadar :) Birde tahtaya kalkma fobisi var bende, öğretmen tahtaya kaldırınca bildiğim konuyu bile unutuyorum :S Hatta öğretmen bana bir soru sorunca yüzüm domates gibi oluyor, sanki öldürüyorlar beni :D Biraz da utangacım ^///^

    Bende farelerden çok korkarım, bir film izlemiştim, o filmde uyuyan bir bebeğin kulağını kemiriyordu fare. O manzarayı görünce anında başladı bende fobi :/ Ödüm patlıyor farelerden, zaten mikrop da taşıyorlar :( Hayvan sonuçta, seviyorum yine de :) Ama korkuyorum o ayrı :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet o fareler ciddi ciddi kemiriyorlar insanı:/ ıyy. Hayvan da olsa sevmiyorum vallahi. Zarar görmelerini istemem ama uzak olsunlar benden ve tüm insanlıktan lütfen.

      Ölüm fobisi fena ya. Manyak manyak çeşitleri var böyle hayatımızı zehir ediyor. Daha doğrusu zehir ediyor-uz. Halbuki herkesin başına gelecek, doğa kuralı ama işte kafaya takıldı mı böyle mantıklı düşünemiyorsun.

      Sil
  3. Eheh,ciddi fobileri bir kenara bırakırsak şu kıyafet eskimesi fobisine sahip bir başkasını görmek güzel :D
    Bazı kıyafetlerimi mümkün olduğunca az yıkıyorum o yüzden,hatta yıkamayıp balkonda havalandırıyorum falan. Neyse ki pek kokan bir insan değilim yoksa halim dumandı :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ya ben de az yıkamaya çalışıyorum ne yalan söyleyeyim öyle pis pis:D Bazen ter izi falan olunca ağlıyorum falan yıkamak zorunda kalacağım diye. Ama balkon fikri iyiymiş. Daha az tozun olduğu bir sokağa taşınınca ben de yapacağım.

      Sil

Yorum Gönder