Futago

Eveet blogu shoujo ile doldurmakla kalmayıp hepsine sövdükten sonra değişiklik olsun diye aksiyonlu bir seinenden bahsedeceğim bugün. Şaka şaka JOSEI. Yine kadınlara yönelik işte ama en azından olgun bir iş, saç baş yoldurmuyor. Manga söz konusu olunca durağan hikayeleri seviyorum ben. Bir fotoğraf karesinde hareketlerin anlatımı nasıl kısıtlıysa animasyonda, videoda bir o kadar anlaşılırdır. Aksiyon ve macera hikayelerinin resimlerle anlatılışını sevenler elbette var. Fakat düz yazılardan farklı olarak çizgi romanların duygusal betimlemeleri mimiklerdir. Ben duyguların, mimiklerin çizgiyle anlatımını, hareketin ve aksiyonun çizgiye aktarılmasından daha başarılı buluyorum. Bu yüzden sıradan hayatlarımızı resimlerde, fotoğraf karelerinde görmeyi daha çok seviyorum. Amaç farklı kişiler, farklı hikayeler olsun. Fantastik maceralar diğer anlatım tarzlarında daha çok büyülüyor beni. Bu yüzden shoujo mangaları seçtim. Neden shoujo/josei? Duygusal boyutu çok daha komplike, çok daha çeşitli. Ha ama para odaklı iğrenç bir 'kurgu' endüstrisi de var tabii, özgün bir iş bulmak samanlıkta iğne aramakla eşdeğer. Sanat manat 2013'ün kapitalizminde yok artık. Bizim de popüler olması garantili klişeleri okumaktan başka çaremiz kalmıyor. Ha arada böyle olgun işler denk geliyor sağolsun.
Yukarı ile Akari isimli iki kadın var baş karakter olarak. Bir josei'den beklendiği üzre 24-25 yaşlarındalar. Yalnız ben de 24 yaşındayım ve bu kadınlar nedense 30'lu yaşlarda olmaya daha uygunlar gibi geldi bana; çok görmüş geçirmiş havaları var çünkü. Hala annemle yaşıyor olmam, işsizliğim vs objektif bakmama engel oluyor sayılmaz bence. Bu sanırım bazı 24 yaşındakilere "genç kız" bazılarına da "olgun bir kadın" olarak bakılması gibi. Bu hikayede Yukari ve Akari kesinlikle olgun kadın kategorisine giriyorlar. Açıkçasını söylemek gerekirse böyle olması daha da güzelleştirmiş mangayı. Çünkü 15'lik liselilerin yaptığı saçmalıkları çoktan aşmış oluyorlar.

Baş karakterler çift yumurta ikizi, birbirine hiç benzemeyen iki kadın. Anne-babaları ayrıldığı için ayrı büyümüşler ve bu onların uzaklaşmasına yol açmış. Akari evlenmiş, Yukari ünlü bir öykü yazarı olmuş. Bir gün Akari, Yukari'nin evine genç bir oğlan getiriyor ve bir süre onu misafir etmesini rica ediyor. Yukari'nin bu teklifi kabul etmesiyle hayatlarında çok büyük değişimler oluşmaya başlıyor. Her ne kadar romantizm içerikli bir manga olsa da aslında bu iki kadının birbirleriyle ilişkisine odaklanılmış en çok. İkizlerin birbirinden kopuşmuş olması dramatize edilmese de biribirlerine yeniden bağlanmalarının hikayesini izliyoruz. Aile işleri biraz karışık birisi olarak epey etkiledi bu manga beni. Hikayede kendimi bulmadım ama kendimi onların yerine koymayı başardım. Ben de onlarla üzüldüm, mutlu oldum, yalan söyledim, dengesizleştim vs. En önemlisi onları ANLADIM. "Biz bunları niye yaşıyoruz, niye böyle yaptı şimdi, çok saçma" hissiyatını vermeyen bir manga bulunca pamuklara sarıyorum. Yani manga elimde olsa sarardım ama online okuyoruz be kardeş.

Olayları fazla dramatize etmece yok, gereksiz entrikalar yok, hayatının tek odak noktası 'aşk' olan gıcıklar yok, ezilmekten adeta zevk alan kadınlar yok, idealize etmemizin öğütlendiği saçma prensler yok, patlayan libidolar yok. Bu mangayı okurken kafam nasıl rahat anlatamam. Diyalog ve yüz ifadelerine ağırlık verilip 'iç ses' öğesini azaltınca ortaya ne şaheserler çıkıyor da haberiniz yok manga yazarları.
Bir josei'nin en büyük dezavantajlarından biri de tabii ki çizimler. Eğer işim içinde 'liseli' yoksa çizimler sadeleşmeye başlıyor, daha az görkemli, daha az moe. Eh, çizimlerde moe olayını seviyorum ben açıkçası, anime/manga kültürünü sevmemin nedeni bu zaten. Hikaye moe olmasa da olur. Ama moesiz hikaye, moesiz çizim demek maalesef. Fakat çizimlerin 'kötü' olduğunu da iddia edemeyiz; hareketler rahat, proporsiyonlar doğru. Mangakanın kendine has bir tarzı var ve gözünüz alışınca güzel gelmeye başlıyor.

Mangakadan bahsetmişken Rikako Iketani'nin üslubunu ne kadar sevdiğimi belirtmeden de geçmeyeyim. Kendisinin, aslında pek sevdiğim ve şurada da postunu yazdığım Six Half'ın yazarı olduğunu maalesef geç farkettim, üslubu şıp diye anlaşılacak kadar özgün olmasına rağmen sadece 'tanıdık biri' çıkacağını tahmin ettim. Gerek çizim, gerek anlatım bakımından işleri birbirine çok benzer. Bir de Bitou Lollipop mangası vardır, Six Half gibi bir shoujo. Bir gün onu da yazacağım bloga hadi bakalım kısfmetse, tabii ki yine övgüyle.
Durağan, sıradan ama sevimli bir manga Futago. Kimileri için ilgi çekici bir yanı olmayabilir fakat benim böyle olgun ve kafa yormayan bir hikayeye ihtiyacım vardı. Toplamda 5 ciltten oluşuyor, İngilizce çevirileri henüz tamamlanmamış. RAW scanlerini okumak isteyeceklere kıyak yapıp şuraya download linkini veriyorum. Ha, İngilizcesini linklemesem eksik kalırdı değil mi?

Asıl puanlamasam eksik kalır!

Konsept: 8
Hikaye: 8
Anlatım: 8
Karakterler: 7
Çizim: 6

Genel: 8

Yorumlar

  1. Josei sevmiyorum ya, sıkıcı geliyor -.- slice of life gibi sıkıyor bazen beni :) Ama bunu merak ettim :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aa bunda kesin sıkılırsın o zaman garanti verebilirim:D Epey durağan bir manga çünkü, pek sürükleyiciliği yok.

      Sil
  2. Sürekleyiciliği yok belki ama ben sevmiştim. You are my pet bence en Nana'dan sonra en iyi josei mangasıydı. Okuduğum çoğu şeyi unutmuşum T.T

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte o sürükleyicilik mevzusu kimine göre değişiyor, durağan olsa da ben de sevmiştim ama kimisi sıkıcı bulabilir. Nana'yı o kadar sevmemiştim, benim için fazla entrikalıydı ama Kimi wa Pet hakikaten düzgün bir manga -keşke uzun diye bırakmasaydım:/ ne gıcıkmışım bir zamanlar...

      Sil

Yorum Gönder