Dünyalarin Savaşi - H.G. Wells

"Felaket" temasıyla ile pek ilgilendiğim için kitabı da merak ettiğimi şu postta söylemiştim. Sırf uyarlama filmi yüzünden alıp okuduğum kitabın farklılığına şaşırmamayı hala öğrenemedim sanırım. 2005 yapımı filmi ile aşağı yukarı 100 yıl önce çıkmış roman arasında dağlar, yollar, 'dünyalar' var. Hatta filmi kitabı okuduktan sonra izleseydim beğenmeyebilirdim de. Ama hayır, şu anda ikisi de benim için ayrı ayrı işlermiş gibi davranmayı tercih ediyorum, ikisinin de gönlümde yeri ayrı.

Hikayesi, hala bilmeyen varsa, dünyamızı ve insanlığı esir alan Marslılar hakkında; biraz yaşam mücadelesi, kaos, umutsuzluk... Bu yüzden tema tam olarak 'uzaylı' sayılmaz benim için, buna odaklanılmasına rağmen. Ayrıca 2013 itibariyle uzaylı konsept yeni bir şey olmaktan çıkmış, bazılarını zombileri tercih ettirecek kadar baymış (benim hiçbir zaman ilgim olmamıştı gerçi). Ama bu kitap yayınlandığı yıllar için gayet de özgün. 1800'lü yılların sonunda Jules Verne ile bilimkurgunun öncülerinden sayılmış Wells amcamız. Bana göre ise adeta bir steampunk okudum, ilginç bir deneyim oldu.

Böyle bir klasiğe söz söylemek bana düşmez ama kitabı öyle yalayıp yuttuğumu falan söylesem de yalan olur. O dönemin halihazırdaki ilkel teknolojisi ile yaratılmış daha ileri teknolojinin betimlemelerini hayalimde çok canlandıramadım, zaten makineler falan hiç anlamadığım şeyler. Kimi zaman "bilimkurgu senin neyine, gitsin zeki mühendisler okusun bunu" diye serzenişlerde bulunmadım da değil. Mecburen filmden biraz faydalandım hayalimde görselliği oturtmak için, fakat filmde bulunmayan birçok unsur da vardı. Bir süre sonra koyuverdim tabii, anlamaya çabalamadım.

Kaos, yıkım, kitlesel panik bölümlerindeki duygu iyi verilmiş olsa da sinemanın görsel diliyle anlatımı çok daha etkili oluyor. Bu yüzden bana yine filmin verdiği heyecanı veremedi. Fakat sonlara doğru, uzaylılarla birebir etkileşime geçildiği bölümler tüylerimi diken diken etmedi desem yalan olur ki zaten kitaba en çok burada bağlandım. O çaresizliği, korkuyu, histeriyi en güzel bu bölümlerde anlatmış Wells, bu sefer ana karakterin bakış açısıyla.

Uzaylıların insanlığı sömürme fikri, zekasıyla yeryüzünün hakimi olduğunu sanan insan egosunun bir aynısıydı bence -ki Wells de tam olarak buradan bir benzetme yapıyor. Bizim hayvanları yediğimiz, sömürdüğümüz gibi, doğaya hükmettiğimiz gibi Marslıların da bize hükmetmesi. Çünkü çok daha zekiler ve daha az zeki canlıların onların hizmetine girip ihtiyaçlarını karşılaması gereklidir. Hiç "ne kadar duygusuz ve kalpsizce" diyemedim, çünkü benzerlerini biz de yapıyoruz, hadi kabul edelim. Çok akıllı Marslılar daha ilkel insan türü üzerinden besleniyor, üzerlerinde deney yapıyor ve kendisine karşı çıkanları imha ediveriyor. Çünkü daha üstün tür. Güçlü olan kazansın, bıkbık. Çok tanıdık çok. Wells bu benzetmeyi o kadar güzel yapmış ki koca gözlü, dokunaçlı Marslılar'ın garipliği bile bu gerçekçiliği bozmuyor.

Kitabın sonlarına doğru beklentilerimi karşılamış olması, bitirince kapağı kapatırken tatmin olmuş bir "mmmh" yapmam da Wells'in diğer kitapları için yeşil ışık yakmış olabilir, emin değilim, önce elimdeki diğerlerini bitirirsem. Rahmetlinin ruhu da "Duygu kitabı sevdi heyoo" diye havalara uçtu (?) eminim.

Spielberg uyarlaması filmini de ilk çıktığından beri belirli aralıkla izlerim. Başkahramanımızın paçayı her beladan bir şekilde sıyırdığı o uçmalı kaçmalı filmlerden olsa da o kitlesel panik ve kargaşa ortamını anlatmada başarılı, hatta kitaptan daha çok.
Modern dünyada geçtiği için kitabın steampunk (en azından günümüzde bu değeri taşıyor) havasını kaybediyor fakat görselliği kitap tasvirlerine göre daha iyi kullanıyor. İkisini de birbirinden ayrı yapıtlar olarak görsem de, günümüze uyarlarken çoğu şeyin atlanmış olsa da, olaylar genel olarak orjinal hikaye ile bağlantılı. Ha, bazı unsurları değiştirirken Wells'in mantık örgüsü bozulmuş, olmamış (bkz. yıldırımların açıklanması pff). Modernite katalım derken sıçılmış. Mesela Wells'in uzaylı tasviri çok daha iyiydi çünkü vücut yapılarının ayrıntılarını nedenleriyle açıklıyordu. Filmdekiler adeta korkutsun diye yaratılmış klasik canavar uzaylı. Tabii ki iki adet huysuz şımarık velet ve bu tarz filmlerin olmazsa olmazı sorumsuz-ama-evlatları-için-çok-fedakarlıklar-yapan-bir-baba stereotipi yaratılmasaymış belki daha az Hollywood kokan bir yapım olacakmış. Evet, Tom Cruise abimize rağmen. Ayrıca orjinal hikayede çizilen "kargaşa içindeki İngiltere" tasviri çok daha cazip olurdu tabii.

Yine de günümüze uyarlanabilecek en iyi şekilde yapılmış benim gözümde. Bir de 1953 yapımı bir versiyonu daha var. Imdb'de daha yüksek puan almış. Eminim eskinin düşük teknolojiyle yarattığı her yerinden yapaylık fışkıran ilkel efektleri daha iyi bulan entellektüel sinema seyircisinin işidir. Neyse, izlemediğim için yorum yapmayayım, herkesin kendi beğenisi elbet. Ama bir gün izler de karton maket olduğu bariz ufolarla falan karşılaşırsam diye o entellere bir takım laflar hazırladım.

Wells'in yarattığı kıyamet kurgusu tam benim dişime göre. Bir gün Marslılar olmasa da başka bilmem ne gezegeninden geleceklerini, hiç olmadı bizi izlediklerini tahmin edebiliyorum, yahut biz çok geliştikten sonra bütün bu sömürümüze dayanamayan Yüryüzü'nü terkedip başka gezegenlere hükmetmeye 'düşman uzaylı' sıfatıyla gideceğimizi.

Yorumlar

  1. bunu filmi vardı sankim .-. hatta ben küçücükken çok izleyip etkilenmiştim ve ağlamıştım falan :D Kitabını alayım bari :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Var var, yukarıda yazdım hatta;) Tabii nerdeyse 10 yıl oldu, benim de ilk izlemem lisedeydi.

      Sil
  2. Film izlemekten çok haz etmesem de kitabını almak istiyorum.
    Duygu Maymunlar Cehennemi'ni izledin mi? Alakasız oldu sanırım da konusu sanki ana hatlarıyla benzer(izlemedim). Eğer sen beğendiysen ona da bakacağım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onu da ortaokuldayken falan izlemiştim galiba o yüzden konusunu hatırlamıyorum. Ama Dünyaların Savaşı konsept olarak daha az "yaratık yaratık" gibi (anlatamadı). Genelde makineler ve bunlarla savaş var, daha çok bilim kurguya kaçıyor.

      Sil
    2. Anladım buna bir bakayım o zaman, sonra Maymunlar Cehennemi'ne bakayım. Sağ ol.

      Sil

Yorum Gönder