Son Zamanlarda İzlediğim Filmler

Hakkında pek kıymetli 1-2 yorum belirtmezse ölecek hastalığına tutulduğum, ama uzun uzun postlar hazırlamayı düşünmediğim filmleri böyle liste halinde sıralamak hem bana hem de okuyan arkadaşlara yarayacak galiba. İki taraflı sıkılmıyoruz, hadi yine iyiyiz. Bu seferki konsept de fantastik - 2010'lar versiyon masallar - uyarlamalar falan olsun madem.

Fragmanını izleyince son dönemlerin "dark side of the masallar" trendine uyulsun, Angelina Jolie ile de hepten ticarileşsin diye yine salak bir Hollywood filmi yapacaklar sanmıştım. En fazla torrent şeyaparım diye burun kıvırdım. Sonra tavsiye edildi, arkadaş da gitmeyi teklif edince neden olmasın dedim ve çoook mantıklı bir seçim yaptığımı anladım. Hala aklıma gelince gözlerim doluyor. Na bak yine... Nasıl yazacağım bu yazıyı yahu bi sn köşede ağlayıp dönücem şimdi.

Elbette twistini, mesajlarını sevdim, elbette, elbette. Masallardaki, hatta çoğu kurgudaki kötü kadın tiplemesine yeni bir bakış getirmesi bence şahane bir fikir, senaristin bir kadın olmasına bağladı arkadaşım, çok haklı. "Kadın kadının kurdudur" lafları Hollywood filmleri tarafından hep destekleniyor, toplumda bir norm haline getiriyor. Malefiz, tabular yıkan, feminist propaganda yapan, erkek düşmanı bir film olmamasına rağmen çoğu insanı (erkekleri) rahatsız etmiş bu sefer. Filmdeki erkeklerin hepsinin ya kötü ya da kadın kontrolü altında gösterilmesi misandrist bulunmış. İyi de filmlerde kadınlar HEP bu roldelerdi? Şimdi de sallanan meme, femme fatale, kurtarılacak namuslu kadın ya da tomboy stereotipleri dışında bir karakterle karşılaşmak birilerinin hoşuna gitmiyor belli ki. Çünkü hikayedeki tüm erkeklerden daha güçlü, kalbi kırılınca nefretini masum bir başka kadına yöneltmeden (ya da merhamet duyarak mı demeliydim) intikam alan bir kadın tiplemesi evet, gerçekten çok misandrist, yav he he. Madem konusu geçti, Yeşilçam'da (ve buna Hollywood da dahil olabilir) kadın karakterler hakkında güzel bir video ile karşılaştım geçenlerde, buradan izleyebilirsin gülüm. Tamam deyip geçme, izle bak ltfn.

Normalde kendisinin pek fanı sayılmam ama Angelina Jolie'nin kendisi ve makyajı pek güzeldi. Asil kadın şimdi bunu inkar ermeye gerek yok. Evil Queen olarak, Snow White and the Huntsman'daki Charlize Theron'dan çok daha etkileyici buldum, altyapı olarak benzemelerine rağmen. İki filmde de karakterlerin delirip villain pozisyonuna düşmelerinin bir travmadan kaynaklandığı açıklansa da Snow White'ta bu çok sığ kalmış. Prensesimiz yine saftirik bir tip, eh 16 yaşında bir kızcağız zaten, çok şey beklemeyelim. Sam Riley karga adam rolünde bile karizmatik, o acı bakışları hep beni etkiliyor kusura bakmasın. Kendisi Byzantium'da yine bir profeministi oynuyordu. Prens oğlanın tam bir ergen oluşuna pek sevindim. Öpeceği kız 16 yaşında, no pedofili.

En başta uzun konuşmayacağım mı demiştim? Sözüme bu kadar bağlı kalırım işte. Makyajlar güzeldi kardeşim, ortam sevimliydi falan. Yukarıdakileri umursamıyorsan bile başarılı film işte. Hadi puan da vereyim: 8.


Makyaj demişken, Malefiz Hanım nasıl doğallı ağaçlı primitif ortamında mükemmel kırmızı ruju bulabiliyorsa buradaki ortaçağ cadıları siyah ruj bulmuşlar. Beyaz pudra hadi o dönemde belki vardı, un falan sürmüşlerdir? Üzgünüm, burada cadı dedikleri şey bildiğin metal klibinde oynayan deri giysili, gotik makyajlı seksi bağyan olmuş -hayır iyi anlamda değil. Sapıtık cadılarla aziz cadıları ayırmaları için bir çözüm gerekiyordu elbette ama kendilerini pek zorlamışlar gibi görünmüyor. Şeytani yaratığa benzetme gibi sığ bir fikri geçtim, şeytani yaratık = halloween freak show DEĞİL. Üstelik cidden yaratığa benzetmek isteseler bile daha düzgün bir şey çıkaracaklarmış çünkü tamamiyle bilgisayar efekti çok tatlı bir troll canavarımız var zaten, o olmuş bak. Bunun dışında Hansel ve Gretel'i büyütüp cadı avcısı yapma olayına çok soğuk bakmadım. Hele hele Gretel, Gemma Arterton gibi müthiş bir ablamız ise. Kendisi film boyunca adamlara kâh kafa attı, kâh onların burunlarını ısırdı falan. Hansel ile kimyaları uyuşuyordu bence, shipledim ve bir şeyler olacak diye bekledim ama tabii ki olmadı. Tamam ya kızmayın. Fanfictionları vardır elbet, gizli gizli okurum ben de. Puan: 6.


Bu filmi tumblr giflerinde görüp merak etmiştim. Hay o tumblr'ın başına taş düşsün, hack yesin. Pekala şu posta da koyabilirmişim bu lanet şeyi, çünkü bittiğinde 2 saatimin geri dönmeyecek bir şekilde benden çalındığını hissettim. Biraz da beklentilerimi yüksek tuttuğum için böyle olduğunu sanıyorum, o kadar günahını almayayım. Kısaca bir ergen filmiymiş, Twilight izinden yürüyen fantastikli romantikli işte. Hayır, bu janrının kötü olduğunu düşünmüyorum, ticari amaçla saçmasapan şeyler çıkarıyorlar ve bunlar da ünlü oluyor, benim sorunum bu. Bütün ayrıntıları geçelim, asıl izlememiz gereken Jamie Campbell Bower kardeşimiz ve deri fetişi. O kıyafetler de sanırsın bir başka boyut ile falan açıklanacak. Yok, günlük spor giyecekleri var bunların, evdeyken penyeyle rahat dolaşıyorlar. İşe -yani bir takım supernatural olaylara seksi figürlerle müdahale etmeye- giderken dolaplarından rockçı fetiş entarilerini çıkarıyorlar ve gotik makyaj yapıyorlar. Cidden açıklama bu. Hatta esas oğlan esas kıza "cnm ne güzel olmuşsun, siyah dantel çok yakışmış;))" falan diyor. Bundan sonra ben hikayenin gizemli olduğunu mu düşüneceğim? Zaten hikayedeki gizem kızın hangi oğlanı seçeceği ile sınırlı daha çok. Sarı kafa mimiksiz ve kasıntı, ama gideri var. Jamie o kulaklarıyla, kemikli suratıyla nasıl böyle beybi feys kalabiliyor hayret ettim. Bakışlarında devamlı etrafındakileri baştan çıkarmaya çalışan bir özgüven var. İskandinavlara benziyor. Ben olsam kanka ayağına yatan Robert Sheehan'ı seçerdim. Kafa çocuk, Misfits iticiliği kalkmış, aksan Amerikanlaşmış -maalesef. Jonathan Rhys Meyers ceketini koysa bile deliyi rahat oynar, yeter ki o soğuk gözlerini belertsin vuhuu;) Hikaye? Hikaye de melekli falan bir şeylerdi galiba, büyü vardı, vampir-kurtadam Allah'ın emri zaten. Kitabı nasıldır bilemem. Okusam da böyle bir şey çıksa, yitip giden zamanımın derdine kendimi dağa taşa vururum, jiletçi olurum. Puan: 5.

Yorumlar

  1. The Mortal Instruments gelmiş geçmiş en korkunç kitap uyarlaması olabilir belkide. İğrenç, iğrenç ötesi! Kitabı severim, çünkü yazarın Potterhead oluşu ne bileyim manga sevişi filan yansımış kurgusuna. Lan bi de filmi izliyorsun. Aklına edecek beddua gelmiyor hani o derece >_< Bu arada sarışın olan karakter kitapta süper yakışıklı olarak tasvir edip karşımıza bu kemik çocuğu çıkardıkları için filmin devamı gelmeyecek. Herkes nefret etti. Görsellik önemli çünkü hıhım :3 Bu filmin hayatıma kattığı tek şey, Magnus Bane karakterini oynayan insandır! *kalpcikler-fangörlcükler*

    Maleficent ise BEST!! Bazı filmler vardır, aynen dediğin gibi "Torrentten izlerim ya. Değmez." dersin. Bu filme bunu diyeni çarparlar valla :3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aaaa öyle deme ben Jamie Campbell Bower'ı baya seviyorum. Bana göre gayet yakışıklıydı, hatta fazla kasıntı-yakışıklı ekolünden olduğu için karakteri gerçekçi bulamadım. Ama eminim kitapta daha farklı anlatılıyordur. Uyarlamanın kötü olduğunu biz kitabı okumayanlar bile anlayabiliyoruz valla:/ Ki oyuncu kadrosu komple benim sevdiğim oyuncularla dolu olduğu halde. Ama oyuncularla olmuyor, hikayeyi iyi anlatamadılar, iyi yönetemediler demek.

      Margus Bane'in göründüğü sahnelerde hetero hanımlar olaraktan toptan ekrana kilitlenip nabız atışımız hızlanmış anlaşılan :>

      Sil

Yorum Gönder