En Kongelig Affære - A Royal Affair (2012)

Bu filmi izlemek için çok fazla nedenim vardı. Avrupa dönem filmi olması, sevdiğim başrol oyuncuları, Aydınlanma'yı ele alması ve fragmandaki sevişme sahneleri. Her şeyin kötü gittiği bir sonu olacağını tahmin edişim ise esaslı bir izlememe nedeniydi ama cesur ve gaza gelmiş bir anımda o riski göze aldım. Hata etmedim bence, beklentilerimi kesinlikle karşıladığı için tatmin olduğum kadar hüzünden hüzne, bunalımdan bunalıma koştum, birkaç kez jiletlerimi elime alıp bileklerimi kesmeyi düşündüm ama kısmet değilmiş...

Aklî dengesi yerinde olmayan Danimarka kralının özel doktoru ile kraliçenin arasındaki ilişki anlatılıyor, yani filmin ismi buradan geliyor. 1770'lerde geçiyor, Dr. Struensee kralın üzerindeki gücünü kullanarak birçok reformlar yapıyor. Biraz araştırınca Kraliçe Matilda'nın filmde gösterildiği kadar pasif olmadığını, takipçilerinin bulunduğunu ve yasalar üzerindeki yetkisini daha etkili kullandığını gördüm. Gerçi pantolon vs giymesi, doktor kadar idealist olması gibi konulara filmde de değinilmiş. Romantizm ve dönemin toplumsal sorunlarının anlatımı arasında bir denge vardı, ben yine de ilişkilerini biraz daha izlemek isterdim, ne de olsa karakterlerin başına gelen vahim olayların sıklığı ve çokluğu, tüm o drama ve trajedi zaman zaman bunaltabiliyor. Ve Mads Mikkelsen ile Alicia Vikander'in arasındaki çekim kesinlikle bu kadar kısa süre ile harcanmamalıydı. Özellikle Vikander zaten son zamanlardaki girl crushımdı, doya doya izledim <3 Kusursuz plastik bebeklerden olmadığı gibi çekici bir havası var, kısık ses tonu insanın içini gıdıklıyor. Mads abimiz de soğukluğun ve donukluğun iticilikten ziyade seksapel kattığı bir birey, burada anlaşalım. Normalde yaş farkına çok takılırım ama bu ikisinde o kadar gözüme batmadı. Aldatma hikayelerini ise zaten çok seviyordum - sevgi ve güven bağının bulunmadığı evlilikler vs söz konusuysa. Köstümler ve mekanları izlemesi keyifliydi ama bir Marie Antoinette gibi delicesine görkem ve abartıyla dikkatimizi dağıtmamışlar. Kuzey Avrupa sinemasına has o büyük ihtirasların bile durgun ve dingin üslupla aktarımı beni her zaman etkilemiştir. Bu ne demek? 3 kat daha fazla gözyaşı döküp kalp ağrısı seviyesini en uçlarda yaşamak.

Puanlamadan olmaz!
Konsept: 8
Hikaye: 7
Anlatım: 9
Karakterler: 9
Görsellik: 8

Genel: 8,87

Not: Blogun ortalamasını düşünürsek postun kısalığından anlaşılıyordur, bu yazı da "son zamanlarda izlediğim filmler" serisine aitti. Gel gör ki, diğer iki filmle birlikte ortaya çok uzun bir post çıkıyordu, ben de bölmeye karar verdim. Bu seriyi başlatmamın sebebi bazı filmlerin dikkatimi çeken kısımlarından 3-5 cümle bahsetmekken nasıl böyle upuzun şeylere evrildi bilemedim valla. Özellikle bir önceki SZİF postu bu tarz bir bölücülüğü kesinlikle hakediyormuş, hem bloga düzenli yazıyormuş gibi görünürdüm :/  

Yorumlar