Filmi sinemada izliyorum, aklımda binbir türlü yorum oluyor, tabii ki bunları dökebileceğim tek yer olan bloga yazmak için aklımın bir köşesine not alıyorum. Sonra mı? Görüldüğü üzre baharda çıkmış filme hepi topu iki cümle yazmak kışa nasip kısmet oluyor. Tamam kısmet falan değil benim suçum. Onbinlerce okuyucumu kıymetli yorumlarımdan mahrum bıraktığım için özür diliyorum.
Feminist bakış açısının dışına çıkarsak, evet pek güzel filmdi, sürükleyiciydi, beğendim. Ama Furiosa ve kadınlar çetesi olmasaydı sinemadan çıktığım anda unutacaktım ve bahsetmeye değer görmeyecektim.
"Paranormal bir şeyler mi oluyor yoksa her şey kahramanın kafasında mı yaşanıyor" sorusu korku filmlerinin ezelden beri bize sordurmaya çalıştığı sorulardan. Ben bu soruları ya da daha doğrusu bu konsepti seviyorum. Hatta yakın zamanda izlediğim şu iki örnek geliyor aklıma. Filmin genel olarak başarısını bu ikisiyle kıyaslamayacağım ama sondaki twisti en çok etkileyen film Visions'tır benim için. Tüm belirsizlikleri aydınlattıkları için seyircinin tatmin olması normal de zaten. Yalnız, bütüne baktığımızda biraz sıkıcı -ki ben durağan korku türüne soğuk bakmayan biriyim. Filmin kilit noktası sayılabilecek twist'in birkaç filmden arak olduğunu duydum. Hollywood yine ünlü bir yüzü kullanıp hiçbir özgünlük katmadan para sövüşlemenin yolunu bulmuş. Ha böyle söylediğime bakmayın, Visions'ı beğendim. Ama canavar-yaratık-hayalet-katil-psikolojik vs öğelerinden farklı (ya da hepsini içeren) bir şey gördüğüm için sevinmiştim. Şimdiyse muhtemelen daha iyi olan orjinalleri izleyemeyeceğim. Çünkü nasıl sonlanacaklarını biliyorum. Şaka şaka. Tabii ki izleyeceğim. Ama 3 yıl sonra falan.
Mad Max: Fury Road
Bu her yerinden testosteron akan, sürekli kavga eden kaslı ve çirkin adamlarla dolu filme gitmek için herhangi bir planım yoktu ne yalan söyleyeyim. İlgilenmiyordum. Tabii o bildiğimiz erkek filmlerinden olmadığını duyup herkesin öve öve bitiremediğini görünce bastım parayı girdim salona. Gerçekten de bu kadar büyük bütçeli ve geniş bir kitleye ulaşabilecek bir film için yapılan tartışmalar abartı değilmiş. Ana karakterlerden birinin kadın olması, erkeklerin dünyasında mücadele etmeyi başarabilmesi ve bunu diğer kadınları kurtarmak için yapması tipik bir vurdulu kırdılı Hollywood filminden beklenmeyecek bir şey. Kadınların köle, soyu devam ettirmek için çocuk doğurma makinesi olarak görülmesini normalleştirmiyor, feminist bir devrim yapıyor diyemesek de mal olarak görülmelerini eleştiriyor. Brotherhood'un hüküm sürmesini beklerken sisterhood'a giren bir erkek şeklinde yansıyor bu. Özellikle kadınları kurtarma kahramanlığını bu sefer bir kadının üstlenmesi, ana karakterin bir erkek olarak yardım işlevli yan role geçişi bu tarz filmler için büyük bir gelişim. Cinsiyet eşitliğinin olduğu bir dünyada yaşasaydık kadının birey olarak ayakları üzerinde durabilmesi garipsenmezdi, engellenmezdi, küçümsenmezdi. Haliyle filmlerde de kendi başının çaresine bakabilen ya da hemcinslerine yardım eden kadınlar gördüğümüzde şaşkınlıktan küçük dilimizi yutmazdık.Feminist bakış açısının dışına çıkarsak, evet pek güzel filmdi, sürükleyiciydi, beğendim. Ama Furiosa ve kadınlar çetesi olmasaydı sinemadan çıktığım anda unutacaktım ve bahsetmeye değer görmeyecektim.
Yorumlar
Yorum Gönder