Baraou no Souretsu

Bu manga hakkında laflar hazırladım ama önce ne demek istediğimi daha iyi anlatmak için adından biraz bahsedeyim. Japonca bilmiyorum ama kendisinin İngilizce çevirisi Requiem of the Rose King. Size neler çağrıştırdı bilmiyorum ama bana çok şey anlattı. GÜL KRALI NE YA?

Nasıl da sapına kadar, tepeden tırnağa, katıksız bir shoujo. En dramatiğinden, en pembe dizisinden üstelik. Aslında böyle olması çok da normal çünkü Shakespeare hikayeleri baz alınarak ortaya çıkarılmış, bol taht kavgalı, tarihi bir manga. Şimdi Ortaçağın efsanesi İngiliz beye gömdüğümü düşünerek kızabilirsiniz. Edebiyat çevrelerinde deha olarak gösterilen bir ismi eleştirmek ne haddime, amacım bu değil. Ama melodrama, duygusal iniş çıkışlar falan benim gibi bir odun için fazla ya. Tarzım değil. Hal böyle olunca bu mangada 3-5 bölümden fazla ilerleyemedim, afakanlar bastı. Buna devam edeceğime bütün gün uzatarak Çile Bülbülüm söylerim, arada da Allah diye hönkürüm daha iyi.

Biraz da objektif olayım. Güzel yanları da var. Mesela işlediği konu. Yazar Aya Kanno genelde cinsiyet kimliği temasını kullanmayı çok seviyor sanırım. Bu mangada da düzenini bozmamış. Ana karakterimiz interseks birey Richard diğer mangalarda görmeye alışık olmadığımız türde bir karakter. Ve insanlar böyle şeylere ucubelik olarak baktığı için de anasından sevgi görmemiş, bir sürü travmaları var falan. Bana kalırsa mangadan bunalmamın bir başka nedeni de bu ana karakterdi. Babasına o kadar düşkün, o kadar düşkün ki pek sağlıklı değil. Eh zaten sağlıklı olmaması gerekiyor, bu manganın tarzı bu ne de olsa. Azıcık ensest koymazsan fazlasıyla light bir hikaye olurdu değil mi, oysa insanlar acı çekecek daha. Ama babasına hissettiği derin elektra kompleksi değil asıl sorun, kadınsı özelliklere sahip olmak onun için aşağılık bir durum, sorun bu. Sürekli güçlü kuvvetli bir erkek olmaya çalışıyor, bunu kanıtlamak için kıçını yırtıyor. Ama işte kader de bunu güçlü kuvvetli bir erkek yapmamış, napalım. Kendisini olduğu gibi kabullenmemesi ve bu konuda pek karakter gelişimi gösterecek gibi durmaması beni mangadan soğuttu. Ay ne kadar gıybet yapsam az. Resmen kral olmayı, hükmetmeyi, otoriteyi seviyor bu birey. Yani maalesef toplum genel olarak güçlü tiplere yanlar ama bununki başka, resmen fetişi var. Kral fetişi. Yani beyaz atlı prens hayal etmek falan değil, takıntılı derecede monarşi sevdası. Tövbe estağfurullah nasıl itici bir karakter. Ne bileyim günümüze uyarlarsak adeta bir merkez sağcı, Trumpçı bir gıcık olurdu.
Madem siyaset girdi araya, bu konuda da bir iki yorum yapmazsam içimde kalır. Bir tane genç kral var mesela, yakışıklı ve zengin, bebek gibi maşallah, Richard'ın love interesti. Flört meselelerine girmeyeceğim, yoo yoo manganın aşk kısmına ne desem boş, o yüzden fermuarı çektim. Ama bu kral bey nasıl bir pembe dünyada yaşıyor anlamış değilim. Savaş onu yıpratıyor falan, ölen insanlar bunun çok narin ve hassas ruhunu yaralıyor. Hani monarşiyi damarlarında hissederek büyüyüp taht oyunlarında artık uzman haline gelmiş olması gereken KRALIN bu tarz hippi yaklaşımları öyle gerçekçi değil, öyle gerçekçi değil ki sürekli beni güldürmekten başka bir işe yaramadı. Tam bir denyo gibi konuştum ama demek istediğim şu, savaşın yarattığı buhran, sorumluluk ve pişmanlık vs işlenecek çok güzel temalar olsalar da bu mangada pek becerilememiş. Ama kral çok yakışıklı birisi, o yüzden affediyorum. Ben olsam omzumda ağlamasına izin verirdim.

Güzel yanlarından bahsederken yine negatife kaydık. Neyse toparlayalım. Bir başka güzel yanına geleyim. Kapak çizimleri çok karizmatik gerçekten. Çok dramatik bir hikaye olduğu, kapaklara da dramlar yakıştığı için bütün o ciddiyet ve karanlık (yakışıklı) tipler harika gözüküyor. Tabii sadece kapak dememe bakmayın, bana kalırsa mangaka yetenekli. Çizimler genel olarak güzel, hatta ana karakterin istemeden haremine aldığı beyler pek yakışıklı. Ama kendisi? Nat so maç. O çirkinlik bir parça karanlık katsın diye bilinçli yapılan bir şey sanıyorum. Gel gör ki çizim, ana karakterin çift kişiliğini, şizofrenliğini, ya da artık hangi psikolojik soruna sahipse onu pek yansıtmıyor. Aksine karikatürize ediyor, komikleştiriyor, basitleştiriyor. Gözler böyle pörtlek pörtlek. Ve bu kadar ciddi, dramatik, balık burcu bir mangada eğrelti duruyor haliyle. Belki biraz geliştirilirse Tim Burton filmine yakışabilir ama buraya değil. Eninde sonunda shoujo'dan bahsediyoruz.
Bazı iç bayan öğeler görmezden gelindiği takdirde çabucak okunacak, sürükleyici bir manga bu. Son zamanların Game of Thrones dalgasından nasibini alan, bol entrikalı, yer yer melodramatik, gotik bir havaya sahip manga arayanların hoşuna gidebilir, özellikle edebi şeyler ilginizi çekiyorsa. Ama hayatınızda sinsi oyunlar, bolca kindarlık ve kendine acıyan dertsiz tiplere yer yoksa birkaç kapak illüstrasyonuna bakıp geçmeniz de yeterli olacaktır.

Not: Yaoi ya da shounen ai bekleyenler avcunu yalar.

Puanlamadan olmaz!

Konsept: 7
Hikaye: 5
Anlatım: 4
Karakterler: 5
Çizim: 8

Genel: 6,3 (çünkü beyler yakışıklı)

Yorumlar