Outlander Part IV: Kadın Bakış Açısı

Outlander hakkında en çok tartışılan konulardan biri de kadın bakış açısının başarısı (ve kimi zaman da başarısızlığı). Kimisi için bir feminist manifesto, kimisi içinse cinsiyetçiliği üstünden atamayan bir vakit kaybı. Bence her ikisi de değil, ama ikisini de biraz içeriyor. 

(Hikaye ve karakterleri daha ayrıntılı okumak istiyorsanız önceki Outlander postlarına bakabilirsiniz.)

Ana karakterin bir kadın olması, uyarlandığı kitapların bir kadın tarafından yazılması ve yapımda kadınların da söz söylemesi bu dizinin kırılma noktalarından. Şiddet, macera ve tarih öğelerine ağırlık verilmesine rağmen "kız dizisi" diye küçümsenmesinin sebebi bu sanırım. Diğer yandan da tecavüz kültürü bütün gerçekliğiyle orada duruyor. 

Ekşi sözlük'e ya da sosyal medyaya biraz bakarsanız dizinin büyük bir potansiyeli olduğunu ama bunu aşk ve duygusallık gibi güya saçma şeylerle falan harcadıkları iddia eden bir sürü yorum bulabilirsiniz. Bu insanlar Outlander'ı Game of Thrones'la karşılaştırır genelde, daha doğrusu karşılaştırılamayacağını söyler. GoT'da benzer seviyede şiddet, seks ve çıplaklık içerdiğini kabul ederler ama duygusal yoğunluğunu komik bulurlar. Sağlam ve ilgi çekici hikayesini, erkeklerin tekelinde bulunan bilimkurgu ve macera öğelerini falan ellerinin tersiyle iterler. Meeeh kız disi bu yav diye burun kıvırırlar. Neden? Çünkü romans var. Çünkü seksi pornografik bir unsur ya da tecavüz olarak sunmuyor. Çünkü kadın bedenini rastgele sergilemiyor. Çünkü hikayenin odağında güçlü bir kadın var.

Güya kadınların sevdiği pembe ve parlak şeylerden uzak olmasına rağmen bütün fan kitlesinin kadın olması ilk başta bana garip gelmişti. Biz leş gibi testosteron kokan yapımları objektif gözle izleyip alkışlarken erkeklerin en ufak bir kadın bakış açısına tahammül edemediği gerçeği yine tokat gibi çarptı. Eh, bu da sadece toplumda değil sinemada, medyada dahi erkek egemen zihniyetle neden mücadele edilmesi gerektiğinin başlı başına bir kanıtı sanırım. Bıktık be kardeşim. Feminist olmaktan bu kadar uzak bir diziyi bile savundurması büyük rezillik. Şu gün bile Claire'in 1700'lerde karşılaştığı kadınları dışlayan mantıktan pek uzak değiliz valla.

Braveheart'ı ele alalım mesela. Ne alaka değil mi? Eh, İskoçya'nın özgürlüğü gibi bir konuyu tarihi düzlemde işlediği için benzer noktaları var, karşılaştırma yapabilirim sanıyorum. Hatta benzer noktalarından biri de romans, hem de bol keseden. Ama tamamen erkek bakış açısına sahip olduğu için bu sefer "ufff kız şeyi bu, izlenmez ki" diye kimsenin diline pelesenk olmuyor. Braveheart'ın ne kadar cinsiyetçi ve LGBTİ düşmanı olduğuna girmeyeceğim. Sadece hiçbir kadının hikayesine rastlamayışımız bile aradaki farkı anlatmaya yeter sanırım. Yani baş karakterin yatağını ısıtıp onun çocuklarını doğuracak kadınlar dışında diyorum, ama onların da kendi hayatları üzerinde hak sahibi olduklarını ya da iradelerinin erkeklere hizmet dışında kullandıklarını asla göremiyoruz. Süs ve damızlık olarak oradalar. Hayvanları patır patır harcamakta sorun görmeyen bir yapımdan başka ne beklersin... Outlander eski çağlarda bağımsız bir kadının hikayesine odaklandığı için alıştığımız kalıplara uymuyor ve izleyici kitlesi daha kısıtlı oluyor haliyle.

Dizinin tartışmalı bir başka yönü daha var: tecavüz. Diana Gabaldon'un kitaplarında çok daha fazla barındırması beni epey üzmüştü. Özellikle evlilik içi tecavüz ve şiddeti diziye yansıtılandan daha fazla normalleştirmiş. Zira yazar hanımın pragmatik tavrından pek hazzetmiyorum. "O yıllarda kadınlara bakış açısı böyleydi" mantığında haklılık payı olsa da konuyu suistimal etmek için bahane ediliyor çoğunlukla. Tecavüz toplumda yokmuş gibi davranmamız gerekmiyor, önemli olan bunun sunuş biçimi. Ama yukarıda bahsettiğim kadın bakış açısını hikayeye katan asıl kişi olduğu için bir yandan da saygı duymadan edemiyorum.

Tabii 1. sezonun ciğerimizi söken son 3 bölümüne değinmeden bu konuyu geçemem. Biraz spoiler da var, uyarmadı demeyin. Mainstream bir dizide tecavüz kurbanının erkek olması pek alışık olmadığımız bir durum. Belki de Outlander'dan bu kadar etkilenmemin sebebi de budur. Cinsel şiddetin travmatik boyutlarını baştan sona ele almışlar. Ama gel gör ki Claire ve hikayedeki diğer kadınların maruz kaldığı benzer durumlarda bu denli doğru duruş sergilenmemiş. Buradaki çifte standarttan biraz rahatsız olmadım değil. Tecavüz erkek için ne kadar travmatikse kadın için de öyle olmalı. Ya da yazarlar/yönetmenler bu sularda yüzmek zorunda değiller, altından kalkamayacağınız şeyleri yapmayın kardeşim.

Dizinin yaratıcısı Ron Moore'un hakkını yemeyelim, hikayeyi elinden geldiğince steril bir şekilde yansıtmış. NİSPETEN daha politik doğrucu davranmış, hassasiyet göstermiş. Yapımcı kadınların da aktif yer alması, kritik bazı bölümlerin kadın yazar ve yönetmenlerin elinden çıkması güzel bir ayrıntı. Zaten tecavüz sahnelerini seksi değil de tiksindirici şekilde ifade edebilen -özellikle Claire ve Black Jack sahneleri için konuşuyorum- ve başarıyla kotarabilen bölümler kadınların elinden çıkmış.

Sekste kadın hazzına odaklanılması da kulvarındaki diğer dizilerde pek sık görmediğimiz bir olay. Yine yapımdaki kadınların varlığına borçludur desek abartı olmaz sanırım. "Düğün" bölümünün efsane haline gelmesinde hem senaryo, hem de yönetmen koltuğunda kadınların oturmasının payı büyük. Erkeklerin yazıp yönettiği bir bölümdeki oral seks sahnesinin Caitriona Balfe'nin eleştirisi ile değiştirildiğini okudum. Ve gerçekten de bu birkaç dakikalık sahne rastgele ortaya atılmış pornografiye dönüşmekten ziyade hikayeye derinlik katıyor. Ron Moore'un ekibinde kitap fanları ve kitabı okumayanlar arasında oluşturduğu dengeyi kadın-erkek arasında da bir nebze görmek umut verici. Yetmez ama evet. Pardon bugünlerde direkt hayır diyorduk.

Outlander bütün eleştirilecek yanlarına rağmen benzerlerine kıyasla daha iyi kotarıyor, en azından bu konuda. Şurada yazılan makalede bahsedildiği gibi, Outlander'ın kadın bakış açısı onu kötü değil özel yapıyor. Hatta bu kısmı gerçekçilik katıyor, özellikle pornografik Hollywood seks sahnelerine iyi bir alternatif sunmasıyla. Tabii kadınların sevdiği şeyler ciddiye alınmadığı için biz bize takılacağız ama kime ne? Herhalde dizi izlemek için de erkeklere ihtiyacımız yok.

Bağlantılı Outlander Postları:

Yorumlar